Türk Ocaklarının kuruluşunun 102. Yılı münâsebetiyle, Eskişehir Türk Ocaklılar, Vilâyet meydanındaki Atatürk anıtına çenk bıraktılar. Daha sonra bir basın açıklaması yapan Eskişehir Türk Ocağı Başkanı Prof. Dr. Nedim ÜNAL, şunları söyledi;

TÜRK OCAKLARI 102 YAŞINDA

Türk Ocakları, bundan tam bir asır önce, 25 Mart 1912 târihinde kuruldu. Bugün, Ocağımızın 102. kuruluş yıldönümünü kutluyor olmaktan ötürü, bahtiyârız.
Türk Ocakları, bilindiği üzere, târihimizin en buhranlı dönemlerinden birisinde kuruldu. 
Osmanlı Devletinin tasfiye sürecine sokulduğu, yüzyıllardır vatan bildiğimiz toprakların birer birer elimizden çıktığı, düşmanın top seslerinin İstanbul’dan duyulduğu bir sırada, bu elim gidişe isyan eden yüzdoksan askerî tıbbiyeli talebenin çağrısına kulak veren dönemin vatansever aydınları, bir araya gelerek, Türk Ocaklarını kurdular. Yüreklerin elem ve keder duygularıyla âdeta parça parça olduğu, ümitlerin tükenmeye yüztuttuğu, asırlardan buyana “Türkleri Anadolu’dan sürme” plânları yapanların ─emellerine kavuştukları zannıyla─ zafer çığlıkları attıkları bir zamanda kurulan Türk Ocakları, oluşmasına zemin hazırladığı millî fikir cereyanları ve yetiştirdiği millî kadrolarla, milletin yeniden dirilişine, Millî Devletimizin kuruluşuna rehberlik etti.

Ancak, bir süredir şâhit olduğumuz bâzı gelişmeler, ülkemizin, yakın bir zamanda, yaklaşık bir asır önce Türk Ocaklarının kurulduğu günlerdeki sıkıntıları, buhranları aratmayacak vahim gelişmelerle tekrar yüz yüze geleceğimizi göstermektedir. 

Nitekim, millî bayramımız olan Nevruz, iki yıldan buyana, bölücü örgüt militanları tarafından, “kutlama” görüntüsü altında, “bölücü kalkışma” provalarına dönüştürülmüştür. Bir çok şehrimizde, Devlete-Millete alenen meydan okunmuş, etnik fitne pervasız bir şekilde sergilenmiştir. 

Geldiğimiz noktada; ülkemizin bir bölgesinde, bölücü eşkıyanın devlet otoritesinde oluşan boşluğu doldurma çabalarına giriştiği; bu bölgemizde, vatanına-milletine bağlı vatandaşlarımıza âdeta yaşama imkânı bırakılmadığı; açılım politikasından cesaret alan bölücü mihrakların, etki alanlarını yurdun diğer bölgelerine doğru genişletmeye çalıştıkları, müşahade edilmektedir. Buradan haykırıyoruz; gidişat, vahimden beterdir! Türk Ocakları’nın kuruluş döneminde, bundan yalnızca bir asır önce yaşananların unutulması ve, o zaman İmparatorluğun yıkılışına yol açan benzer hatâların tekrarlanması, akıl ve îzân ile açıklanabilecek bir durum değildir. 

İnancımız odur ki, Devletimiz, ülkesine-milletine yürekten bağlı vatandaşlarının her türlü arzusuna-şikâyetine kulak vermelidir. Ülkemiz, demokrasi, insanları, hukûkun üstünlüğü, sosyal adâletin sağlanması, refahın vatandaşlar ve bölgeler arasında hakkaniyetli dağılması, çalışma arzusundaki bütün vatandaşlarımızın düzenli bir iş ve gelir sahibi olması; eğitim-sağlık-konut gibi temel sosyal hakların en ileri seviyeye getirilmesi gibi konularda, dünyanın en gelişmiş ülkeleri ile yarışmalıdır. Fakat, vatandaşın haklı taleplerinin arasına hâinâne isteklerini sokuşturarak, devletin ve milletin birlik ve bütünlüğüne kastedenler de, hukûk ve adâletten ayrılmamak kaydıyla, kahr ü perişan edilmelidir.

Öteyandan, çevremizde de, geleceğimiz açısından kaygı uyandıracak gelişmeler cereyan etmektedir. Ülkemiz için bir anlamda emniyet kuşağı vazifesi gören Kerkük ve Suriye’de, Türk Varlığı tehdit altındadır. Doksan sene önce sınırlarımız dışında bırakmak zorunda kaldığımız bu yerlerdeki milletdaşlarımızın yaşama haklarının ve hukuklarının korunması, millî ve insânî bir vazife olduğu kadar, ülkemizin güvenliği bakımından da, gereklidir. Öteyandan, yeniden küresel güç olma arzusundaki Rusya’nın, kadim Türk Yurdu Kırım’ı bir oldu-bitti ile ilhak etmesi, kabûl edilemez. Buna mutlaka engel olunması gerekir. Bilinmelidir ki, sorun yalnızca Kırım ile alâkalı değildir. Eğer Rusya’ya Kırım meselesinde geri adım attırılamaz ise, bundan alacağı cesaretle ─demirperdenin yıkılmasından sonra çekilmek zorunda kaldığı─ Baltık ve Türk Cumhuriyetlerini de benzer yöntemler kullanarak yeniden ilhak etmek yahut da ─en azından─ etki alanına almak isteyecektir. Üstelik, stratejik önemi giderek daha da artmakta olan zengin su ve gıda kaynakları ile ─başta doğal gaz ve petrol olmak üzere─ dünya enerji kaynaklarının mühim bir kısmı üzerinde hakimiyet tesis etmesi, Rusya’nın karşı konulmaz bir güç hâline gelmesine yol açacaktır. Bu takdirde, mevcut uluslararası bütün dengeler alt-üst olacağı gibi, ülkemizin, Türk Dünyası ile ilişkilerini geliştirerek, uluslararası siyâsî ve iktisâdî münasebetlerde daha etkin ve güçlü bir konuma gelmesi de güçleşecek, belki de imkânsız olacaktır. 

Öteyandan, 30 Mart 2014 de yapılacak seçimler, ülkemizin geleceği bakımından fevkalâde mühim sonuçlara gebedir. Seçimlerin, milletimiz için hayırlı olacak şekilde neticelenmesini temenni ediyor; güçlü ve müreffeh bir Türkiye’nin ancak birlik ve bütünlüğümüzü korumak ile mümkün olacağı gerçeğini bir kere daha akıl ve vicdan sahibi herkese hatırlatıyoruz.

http:www.eskisehirturkocagi.org/turk-ocaklari-nin-102-yasi-kutlu-olsun/

VİDEO=http:www.youtube.com/watch?v=y96oomH8pwY&list=UUZcom4pGXUpwoHmTdLktuOQ