Ocağımızın 29 yıldır geleneksel hale getirmiş olduğu Ramazan Konferansları’nın ikincisinde “İnsanın Anlam Arayışı ve Oruç İbadeti” konusuyla Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.Ahmet Cahit Haksever bizlerle oldu. Sayın Haksever konuşmasında özetle şunları söyledi; Ramazan ve Oruç Tarihte dinsiz bir toplum olmadığı gibi ibadet boyutu olmayan bir din de yoktur. Dolayısıyla din gibi ibadet de insan fıtratında, yaratılışında bulunmaktadır. Dolayısıyla ibadet, bireyin varoluş gerçeğine doğrudan hitab eden uygulamadır. İnsanın anlam arayışında düştüğü boşluğun nedenlerinden biri, yaratılış gayesine uygun hareket etmemesidir. Zira Cenab-ı Hakk, “Ben insanları ve cinleri ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım” buyurmaktadır. İslam’ın emrettiği ibadetlerden biri de oruçtur. Sevgili Peygamberimizin oruçla bazı hadisleri şöyledir: Oruçlu kimse sırf Ben’im için yemesini içmesini, şehvetini terk etmiştir. Oruç, Ben’imdir ve onun sayıya gelmeyen mükâfatını Ben vereceğim. Halbuki diğer ibâdetlerin sevabı on misliyle ödenir.” Kudsi hadiste şöyle buyrulur: “Oruçlunun sevineceği iki ferah vardır: 1- İftar ettiği zaman (Cenâb-ı Hakk’ın nimetlerine kavuştuğu için) sevinir. 2- Rabbine ulaştığı zaman da orucu bereketiyle yüksek dereceye nâil olduğu için sevinir.” Ramazan orucuna, “sabır orucu” denilmiştir. Sabrın ecri ise “Ancak sabredenlere ecirleri hesapsız ödenecektir.” (Zümer Sûresi 10) buyrulduğu üzere hesapsız olarak verilecektir: Oruçlunun dikkat etmesi gereken hususlar şu hadis-i şerifte belirtilmektedir. “Oruç sadece yemekten içmekten vesâireden kesilmek değildir. Kâmil ve sevaplı oruç ancak faydasız laftan, boş vakit geçirmekten, kötü söz söylemekten, (kötülüğü emreden) nefsin bütün temayüllerinden de vaz geçmektir. Şayet biri sana söver yahut sana karşı câhilce herhangi bir harekette bulunursa kendi kendine “Gerçek ben oruçluyum, gerçek ben oruçluyum!” de, sabret!” “Bazı oruçlular vardır ki, kendisine âit olanı açlıktan başkası değildir. Nice gece namazı kılan kimseler vardır ki, kıyâmından kendisine kalan uykusuzluktan başkası değildir.” “Her şeyin bir zekâtı vardır. Cesedin zekâtı da oruçtur.” Oruç, fazîleti ve aslî gâyesi dâimî bir ibâdet şuûru içinde nefs engeliyle mücâdele etmek ve nefsi baskı altında tutarak te’sîrini asgarîye indirebilmektir. Orucun hayat mücâdelesinde zarûrî olan “sabır, irâde, nefsî arzulardan uzaklaşma” gibi hallerin eğitimiyle ahlâkî durumumuzu kemâle erdirmesi umulur. Yine oruç; sahibini, azim ve kararlılık, kanaat, hâle rıza, metanet, sabır gibi ahlâkî güzelliklere erdirmenin fazileti ile beraber bazı isteklerden mahrûmiyet nimetlerin kadrini hatırlatır. Bunun sonucunda yoksulların hallerini düşündürüp onlara merhamet ve şefkat hisleriyle yüreklerimizi hassaslaştırır. Şükran duygularını canlandırır. Bu vasfıyla oruç, sosyal hayattaki kin, haset, kıskançlık gibi bireyi ve toplumu huzursuzluğa boğan kötülükleri bertaraf etmekte en etkili bir ilâhî emirdir. Hazret-i Mevlânâ buyurur: “İnsanın asıl gıdası Allâh’ın nurudur. Ona aşırı ten gıdası vermek lâyık değildir. İnsanın asıl gıdası, ilâhî aşk ve ilâhî akıldır.” “İnsan, asıl rûhânî gıdasını unuttuğu ve ten gıdasına düştüğü için huzursuzdur. Doymak bilmez, ihtirasından yüzü sararmış, ayakları titremekte, kalbi telaşla çarpmaktadır. Nerede yeryüzü gıdâsı, nerede sonsuzluğun gıdası?!.” Sayılı günlerden ibaret olan oruç, yine sayılı günlerden ibaren olan hayatımıza incelik, derinlik ve zarafet kazandırır. Tüm tıbbi faydalarına rağmen oruç, bir ibadet olduğundan, sırf o gaye ile icra edilmelidir. Onun faydaları amaç hâline getirilirse oruç, ibadet olmaktan çıkar. Yâni oruçlarımızda mide dolgunluklarını önlemek, kilo vermek gibi gayeler olmamalıdır. Ramazan ayında Sevgili peygamberimizin mü’minlere tavsiyeleri vardır. Bunlar a. Kelime-i şehâdet, b. İstiğfâr ve zikir, c. Cenneti kazanabilmek için bolca amel-i sâlih, d. Cehennemden kurtuluş için haramlardan ve kerâhetten sakınmak, e. İmkânlar nisbetinde çokça hayır ve hasenatta bulunmak, kırık ve mahzûn kalblerin duâsını almak, f. Oruçlu bir kimseye iftar ettirmektir. Ramazan ve oruç, mü’minlere fazilet ve olgunluk kazandırabilecek ilâhî bir rahmet mevsimidir. Oruçlu iken ağıza bir şey girmemeğe dikkat edildiği gibi ağızdan çıkan kelâma da dikkat edilmelidir. Dedikodu ve incitmeden son derece sakınmalı ve orucun faziletini azaltmamalıdır. Sevgili Peygamberimiz buyurur: “Oruç, oruçluya yakışmayan şeylerle zedelenmedikçe (tutan için) bir kalkandır.” Denildi ki: “(Oruçlu) onu ne ile zedeler?” Buyurdular: “Yalan ve gıybetle…” İbadette ihlastan uzaklaşmış, riya, gösteriş ve gafletle kirlenmiş oruçlar ve namazlar hakkında Sevgili Peygamberimiz şöyle buyururlar: “Nice oruç tutanlar vardır ki, kendisine orucundan kuru bir açlıktan başka bir şey kalmaz! Geceleri nice namaz (terâvih ve teheccüd) kılanlar olur ki, namazlarından kendilerine kalan yalnız uykusuzluktur.” Rabbim, huzur ve ihlâs üzere, rızasına ulaştıracak şekilde Ramazanı değerlendirmeyi nasib etsin. Ömrümüzü Ramazan, sonumuzu bayram etsin.