Bu haftaki Perşembe Sohbetimizde “31 Mart Ayaklanması’ndan 15 Temmuz’a” konusuyla Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemalettin Kuzucu bizlerle oldu.Sayın Kuzucu konuşmasında özetle şunları söyledi; Türkiye’de 20. yüzyılda ya da Osmanlı döenminde yaşanan darbelerin bazı ortak noktaları vardır. Her şeyden önce darbeciler, iktidarlarını meşrulaştırmak ve halka benimsetmek amacıyla dinî ve millî sembollerden yararlanmışlar, dönemin en etkili kitle iletişim araçlarını ve kamusal mekânları propagandalarında kullanmışlardır. Bu konferansta 1909 yılındaki 31 Mart Ayaklanması üzerine Osmanlı siyasetine el koyan Hareket Ordusu ile en son 2016 yazında yaşanan darbe girişi arasındaki benzerlikler ve farklılıklar üzerinde durulacak, Türk devletinin ve halkının tarihsel süreçte darbeler sırasındaki refleksi tartışılacaktır. Bilindiği üzere belirtilen iki darbeden birincisinnde darbeciler başarılı olurken, ikincisinde devlet ve millet darbecilere egemen olmuştur. Her iki hadisenin sonrasında yaşananlara bakıldığında, kazanan tarafın uygulamalarında birtakım benzerlikler görülür. İttihadçılar Türk milliyetçisi olarak takdim edilmeye çalışılsa da, aslında İslam birliğini de savunmakta, fakat imparatorluğun devamı için “Meşrutiyetçi Osmanlıcılık” düşüncesini hepsinden ziyade önemsemekte idiler. Osmanlı milletini oluşturan farklı etnik gruplar arasındaki ayrışmayı durdurup siyasal birliği yeniden tesis etmek için milleti kökleriyle buluşturacak dinî, millî ve örfî değerleri canlı tutmaya gayret etmişlerdir. İmparatorluğun kurucu kadrolarının kabirlerinin tamir edilip buralara resmî ziyaretler düzenlenmesi, millî bayram icat edilmesi, İstanbul’un fetih yıl dönümünün kutlanması, fatih padişahlar, büyük kumandanlar, sanatkârlar ve şairler için mevlit okutulması gibi etkinliklerin hepsi bu düşüncenin ürünüdür. Bu kapsamdaki icraatlar dönemin en etkili iki kitle iletişim aracı olan basın ve tiyatro yoluyla ahaliye duyurulmuştur. 2016 darbe girişiminin kazanan tarafı da, darbecilerin antidemokratik ve gayri insani girişimlerini dış düşmanlara ve içerideki rakiplere anlatmak ve biraz da gözdağı vermek için bu dönemin daha çeşitli ve etkili iletişim imkânlarını seferber etmiştir. Mücadelede şehit düşen asker ve sivillerin isimlerinin birtakım mekânlara verilmesi ve bu kapsamda darbecilere destek verenlerin isimlerinin kaldırılması, 15 Temmuz gününün resmi tatil ilan edilmesi bunlardan birkaçıdır. 1909’da hürriyet kavramı, 2016’da demokrasi kavramı yüceltilmiştir; her iki darbe esnasında da kahramanlık ve şehitlik olgusu önemsenmiş, bunların kendilerinin yanı sıra aileleri de birtakım devlet imkânlarından faydalandırılmışlardır.