Evrensel Bir Üniversite Olabilmek

Son yıllarda “evrensel üniversite”, “dünya standartlarında üniversite” gibi söylemler bir slogan haline gelmiştir, ancak bu söylemler sadece yükseköğretimde öğrenme ve araştırma kalitesinin artırılması anlamında değil, kazanç elde etme, uyum sağlama, yüksek düzeyde teknoloji ve ileri bilgi üretimi aracılığıyla küresel yükseköğretim piyasasında rekabet edecek kapasiteyi geliştirmek anlamında da kullanılmaktadır. Dünya standartlarında üniversiteler, piyasada yüksek kazanç sağlayabilecek üstün niteliklere sahip mezunlar vermekte, en iyi bilimsel dergilerde yayınlanacak önemli araştırmalar üretmekte, patent ve lisans aracılığıyla teknolojik yeniliklere katkı sağlayabilmektedirler. Yapılan sıralamalar ve araştırmalar sonucunda dünya standartlarındaki üniversitelerin, çoğunlukla Batıda yer alan birkaç ülkeden çıktığı görülmektedir. Dünya standartlarında olan üniversitelerin üç ortak özelliği olduğu ortaya çıkmıştır. Bunlar:

1)Yüksek düzeyde yeteneğe odaklanma (öğretim elemanı ve öğrenci)

2)Zengin bir öğrenme çevresi yaratmaya ve ileri düzeyde araştırmalar üretmeye imkân sağlayan zengin kaynaklar

3)Kurumların bürokrasi tarafından engellenmesine yol açmadan karar verme ve kaynakları yönetmede stratejik vizyon, yenilik ve esnekliğe izin veren olumlu yönetişimdir.

Evrensel bir üniversite olabilmede iki boyut ön plana çıkmaktadır. Bunlardan ilki dışsal, ikincisi içseldir. Dışsal boyutta kurumun itibarını artırabilecek olan ulusal, yerel ve taşra düzeyinde hükümetin rolü ve kaynaklar önemliyken, ikinci boyutta ise kurumlar kendi kendilerine dünya standardına erişmek için gerekli değerlendirmeleri yapmalı ve gereken adımları atmaya vurgu yapılmaktadır. Evrensel bir üniversite olabilmek için güçlü liderlik, kurumun misyon ve amaçlarıyla uyumlu vizyon, bu vizyonun somut hedefler ve programlara dönüştürülmesini sağlayan açıkça ifade edilmiş bir stratejik plan gibi yukarıda sayılan bir çok özelliğe sahip olması gerekmektedir. Gelişim için kendi güçlü yönlerini ve alanlarını değerlendirerek iyi sonuçlar almayı arzulayan üniversiteler, performanslarını artıracak amaçlar, modeller ve uygulamalar içeren yenilenme planları oluştururlar. Buna karşılık birçok kurum ise halinden memnun, daha iyi bir gelecek vizyonundan yoksun, geçmişinin tekrarı niteliğinde, ulusal ve uluslararası rakipleriyle arasında sürekli artan bir farkla yaşamaktadır. Evrensel bir üniversite olmayı Türkiye bağlamında sorguladığımızda ise bazı sorulara cevap verilmesi gerekmektedir: Bir ülke dünya standartlarında üniversiteye neden ihtiyaç duymaktadır? Mevcut üniversitelerle karşılaştırıldığında ekonomik ve beklenen katma değer bağlamında katkısı nedir? Üniversitenin vizyonu nedir? Hangi konuma oturtulmaktadır? Mevcut kurumların sayısını artırmak, mevcut kurumları birleştirmek ve yeni kurumlar oluşturmak stratejileri içinde ülke bağlamında en iyi çalışan hangisidir? Dönüşüm nasıl finanse edilecektir? Hangi pay bütçesi içinde yer alacaktır? Hangi pay özel sektör tarafından karşılanacaktır? Hangi özendirme tedbirleri (okul için hükümet tarafından arazi temin edilmesi, vergi muafiyeti gibi) kullanılacaktır? Üniversiteyi başarıya ulaştıracak öğrenme amaçları (öğretim elemanları, öğrenciler, programlarla ilgili) hangileridir? Amaçlanan niteliksel sıçrama ne kadara mal olacak ve kim tarafından karşılanacaktır? Başarı nasıl ölçülecektir? Ne tür izleme sistemleri, çıktı göstergeleri ve hesap verebilirlik mekanizmaları kullanılacaktır? Sonuç olarak bir yükseköğretim kurumu olarak üniversite, toplumdan soyutlanmış, fildişi kulede zihinsel egzersizlerin yapıldığı bir site değil, nihai gerçeği arayan, yarınlar için düşünce ve proje üreten, bunu uygulamayla bütünleştiren, toplumsal gelişmeye en büyük katkıda bulunması gereken bir lokomotif olmalıdır.’dedi.Program çay ikramı ve soru cevapla son buldu.