Eskişehir Türk Ocağı Perşembe Sohbetlerinde bu hafta Türk Milliyetçiliğinin ve düşünce dünyamızın sembol isimlerinden Merhum Galip Erdem anıldı. 12 Mart 1997 yılında Hakk’a yürüyen büyüğümüzü 1970 yılından vefatına değin takip eden, aynı havayı teneffüs eden Prof. Dr. Nedim Ünal hatıralar ve fotoğraflar eşliğinde anlattı. Galip Erdem’in her adımı adeta ders niteliğinde olan şaşırtıcı dünyasına doğru yapılan yolculukta özetle şu ifadeler yer aldı:

Maddeye Meydan Vermeyen Adam!

Galip Erdem üç neslin yetişmesinde, fikir, ahlak ve erdem kazanmasında fevkalade mühim bir rol oynamıştır. Hiçbir dünyevi hırs ve hesabı olmadan dervişane bir duruş ve şiar ile fikirlerini neşreden ve söylediklerini yaşayan bir hal adamı olmuştur. Asırlık çınar Türk Yurdu Dergisi’nin Umumi Neşriyat Müdürlüğü, Havadis ve Yeni İstanbul gazetelerinde muharrirlik yapan Galip Erdem yazılarıyla cemiyetimizi tenvir ederken kendi hayatı ve geleceğine dair hesapsızlığı münasebetiyle dağınık, düzensiz ve çileli bir ömür sürmüştür.

Küçük ve Hasta Bedenin Barındırdığı İnfilak Etmeye Hazır Zeka ve Dimağ
Agatha Christie kitaplarını okumaktan büyük keyif alan Erdem, keskin zekasıyla bu karmaşık kurguların daha ilk sayfasında sonucu tahmin ederek herkesi şaşırtır, spor müsabakaları gibi tali sayılabilecek konuların dahi mühim anlarını ve aktörlerini bütün detaylarıyla hatırlayarak müstesna bir hafızaya sahip olduğunu çevresindekilere hissettirirdi. Gündüz uyuyan ve gecelerini okumaya hasreden Galip Erdem’in Türkü ve yemek dünyası da oldukça zengindi. Türk dünyasının hemen her mevzuu ve Türk kültür hayatının her faslı ilgilendiği ve halleştiği hususlardandı. Türk milliyetçiliği davasının yılmaz, yıkılmaz, kırılmaz kalemi olarak belki inandıklarının hepsini yazamadı; ancak inanmadığı tek satırı asla yazmadı. Tıpkı “İnsan vardır, kendini dünyanın mihveri sanır; insan vardır, kendini aşan bir büyük gayenin vasıtası olduğuna inanır. Ben inananlardanım” sözünde olduğu gibi dosdoğru yaşadı.

Ülkücülüğün İsim Babası

“Ülkücünün Çilesi” adıyla 1961 yılında kaleme aldığı makalesiyle Ülkücü hareketin isim babası olan Galip Erdem, “Ülkücülük ancak bütün bir ömrün nihayetinde kazanılabilecek bir haslettir” diyerek bu yolda mücadele verenlerin hepsinin ancak aday olabileceklerini ve terk-i dünya ettikten sonra bu sıfatın kendilerine verilebileceğini beyan ederek camiaya millet için hayatlarını vakfetmelerini telkin etmiştir.

Fıtrat gereği milletin her ferdinin aslında milliyetçi olması gerektiğini, bu işin bir hal meselesi olduğunu hep dillendiren Erdem, milliyetçi camianın sözleri ile fiillerinin kimi zaman uyuşmadığından şikayetçi olmuş, bu hususu cesurca her mahfilde söylemekten kaçınmamıştır. Konuşma için davet edildiği bir mecliste “Milliyetçilerin en mühim problemi, milliyetçilerdir” diyerek kürsüyü terk etmek suretiyle camiayı kendine getirmek istemiştir.

1980 İhtilalinin Ardından Yeniden Şahlanan Galip Erdem

Ankara Hukuk Fakültesi mezunu olan merhum üstat, meslektaşlarının mesleği icra biçimlerinden rahatsız olduğu için stajını yarım bırakarak avukatlık mesleğini yapmamıştır. Fakat ihtilalin ardından milliyetçilerin uğradığı haksızlıklar ve çektikleri acılara şahit olunca 30 yıl sonra stajını ikmal ederek dava arkadaşlarını savunmak üzere cübbesini giymiştir. Onun 12 Eylül sonrası yaptığı fedakarlıklar ve adeta kendini milletinin değerlerine ve neferlerine vakfetmesi, onların sesi, soluğu olması milliyetçi camiaya ferahlama vesilesi olmuştur.

Prof. Dr. Nedim Ünal sözlerini , “Eğer fani alemde kendinize model arıyorsanız, nasıl erdemli insan olunurun cevabını merak ediyorsanız, Galip Erdem’i anlamanız, yaptıklarını yapmaya çalışmanız kafidir” diyerek bitirdi ve soruların ardından toplantı sona erdi.