33 yıldır aksatmadan sürdürdüğümüz Perşembe sohbetlerinde, bu hafta (7 Ocak 2021 Saat 19:30) Anadolu Üniversitesi Öğr. Üyesi Prof.Dr. Mustafa Kemal BİÇERLİ hocamız yönetiminde, Emekli Hava Pilot Tümgeneral Beyazıt KARATAŞ ile “ABD’nin S-400 ve F-35 üzerinden Türkiye’yi tehdidi ve bitmeyen Şantajları ” konulu sohbetimiz Youtube kanalımızdan sizlerle birlikte olacaktır. Bu eşsiz ziyafete davetlisiniz. Bağlantı linki sohbet öncesi paylaşılacaktır.

SOHBETİN ÖZETİ:

ABD’NİN S-400 VE F-35 ÜZERİNDEN TÜRKİYE’Yİ TEHDİDİ VE BİTMEYEN ŞANTAJLARI

BEYAZIT KARATAŞ PAŞA: ABD STRATEJİK MÜTTEFİK, ORTAK FALAN DEĞİLDİR!

Eskişehir Türk Ocağının çevrimiçi Perşembe sohbetlerine katılan Emekli Hava Pilot Tümgeneral  Beyazıt KARATAŞ; Özetle:

Amerika Birleşik Devletleri stratejik müttefik, ortak falan değildir. Sadece 1960 yılından şu ana kadar 29-30 adet önemli ana başlıkta aramızda sorun vardır. İlk olarak 1960’da U2 dediğimiz keşif uçağı gençler hatırlamayacaktır ama Türkiye’den kalkıp Pakistan’a iniş yapan daha sonra  Sovyetler Birliği üzerinde uçarken düşürülen bir casus uçağı hikâyesi var, bunu Türkiye’ye haber vermeden yapıp, ancak uçak düşüp Ruslar devreye girdikten sonra Türkiye’nin haberi olduğu bir konu, yani Türkiye’nin kendisine müttefiklik ilişkileri kapsamında sağlamış olduğu İncirlik Üssünü kullanımını suiistimal eden bir Amerika Birleşik Devletleri ile başlayalım; hemen arada PKK’ye verdiği destekler de söz de Ermeni soykırımına verdiği destekler yine Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası uygulamış olduğu ambargodan tutun yine son özellikle soğuk Savaş’ın bitip yani 91 yılında soğuk savaşın bitmesinden sonra birdenbire Amerika Birleşik Devletleri kendi politikasındaki değişikliklerle, Türkiye’nin politikaları bu coğrafyada kafa kafaya gelince işler daha da çığırından çıktı ve bu kapsamda “Sen eğer Rusya’dan S400 alırsan ben de sana F-35 programında yer vermeyeceğim”.

F-35 programından çıkarsın çıkmazsın derken en son F-35 programdan çıkarttılar. 4 adet    F-35 uçağı teslim almıştık. İki uçak ta üretim sonrası gelmişti, onları hiç envantere almadan 6 uçağı da son çıkarttıkları yasayla birlikte Amerikan Hava Kuvvetleri’ne devrederek Türkiye’yi tamamen  F-35 programından dışarı çıkarttılar.

F-35 programını izleyenleri için şöyle küçük bir özet yapayım; 1999 yılında Türkiye’ye yapılan teklif, 2002 yılında Türkiye’nin projenin tasarım bölümüne girmesi, 2007 yılında mutabakat metnini imzalaması, Türkiye olarak 2008 yılında yasalaştı, kanunlaştı. Bu mutabakat metni 100 uçak belki bu sayı artacaktı. Deniz kuvvetlerimizin de devreye girmesi ile birlikte 100+14 =114 uçaklık bir paket olarak düşünelim.

Bu uçakların o anki fiyatı 150 milyon dolardı. Sonra yavaş yavaş üretim ile birlikte fiyatları düşmeye başladı. Şu anda 100-125 milyon dolar arasında birim fiyatı var. Türkiye başlangıçtan itibaren bu projenin üretim ortağı olduğu için yaklaşık 2.1 milyar dolar ödemiş, bu kapsamda iş payı olarak da yani biz projeye ortak olunca yaklaşık 10 Türk şirketi de çeşitli parçalarını üretiyor. Bu parçalar zaman zaman 750 ile 1000 arasında adet olarak değişiyor.

Şimdi siz uçak almaya ortak oluyorsunuz onun karşılığında iş payı veriyor size; 12 buçuk milyar dolarlık bir iş payı Türk Şirketlerinin kasasına girmiş olacaktı, fakat şöyle bir şey var bir uçağı alıyorsunuz aldığımız fiyat da 100 milyon dolarda uçak fiyatı orada durmuyor.

Biz onu 2060’lar- 2070’lere kadar kullanmayı düşünüyoruz. Bir sistemin ömür devri boyunca yedek parçası, malzemesi, işletmesi, aklınıza ne geliyorsa yani 10 ile 12 buçuk milyar dolar civarında gözüken rakam Türkiye’ye aslında 2060’li yıllarda yaklaşık ben onu 40-60 milyar dolar olarak hesaplıyorum ortalama bir rakam olsun Türkiye’ye 50 milyar dolara mal olacak.

Fakat F35 olarak ve birçok özelliği ile beraber hayalet olarak adlandırılan radarlarda çok geç görülen, hiç görünmeyen uçak olan uçağın tam adı “Uçan bilgisayar”; yani siz uçağı çalıştırırken 3’ncü nesil veya 4’üncü nesil uçaklarda olduğu gibi klasik bir çalıştırmayla değil, aynen bilgisayarınızı açar gibi  kullanıcı adı ve şifre girmek zorundasınız, kullanıcı adı ve şifre girmeden uçağı henüz uçurmadan bu bilgiler havada ve bir yerde, aynı zamanda şirketin bilgisayarlarında toplanıyor. Biz ona Big Data veya Cloude veya Bulut teknolojisi diyoruz. Yani sizin tüm bilgileriniz Amerika Birleşik Devletleri’ne gidiyor. Amerika Birleşik Devletleri’nin bilgisayarlarında depolanıyor. Öyle bir şey ki lojistik sistem açısından sizi her saniye kontrol ediyor, bakın burada ben en çok milli hassasiyeti vurgulamak istiyorum; Türkiye’nin elinden milli lojistiğini alıyor.  Artık siz onu da şöyle anlayın: küresel sermayenin küresel silah gücü içerisine giriyorsunuz ve Amerika’nın sadet zincirinin bir parçası oluyorsunuz, yani sizi kullanıyor.

5’inci nesil demek bunu pilotlar açısından, uçak açısından söyledim; ama sanayiciler açısından bir örnek vereyim sanayi 4.0, onların da yazılımına hâkim değilseniz o sanayinin kendinize yani ürettiğinizin karşılığı olan paranın büyük bir kısmını o 4.0-5.0 yazılımı yapan ülkeye göndermek zorundasınız. F-35 projesinde ise her türlü bilginizi PKK’ya, KCK’ya, PYD’ye, YPG’ye şimdi de Suriye demokratik güçleri altında SDG’ye destek veren Amerika Birleşik Devletleri’ne göndereceksiniz..

Donald Trump’ın açıkça itiraf ettiği gibi DEAŞ’ı kuran ve destek veren Amerika Birleşik Devletleri ve güneyimizde içeride PKK’ya verdiği destekle Irak’ta ve Suriye’de kurmak istediği sözde devletçikler ile beraber hâlâ bana “NATO müttefikiyim” deyip bir de böyle tehlikeli bir uçağı bu sistem içerisinde kullanmaya kalkarsa bunu kabullenmek mümkün değildir.

Özetle; Türk Hava Kuvvetleri %90 95’i Amerika Birleşik Devletleri’ne bağlıdır. F-35 programı ile birlikte Türk Hava Kuvvetleri ,Amerikan Birleşik Devletleri’ne %100 bağımlı hale gelecektir. 

Basitçe “Uçan Bilgisayar” ,” Bulut Teknolojisi” dediğim “Bulut Tabanlı” teknolojiler ile Amerika Birleşik Devletleri yaklaşık 10 yıl içerisinde 6’ıncı ve 7’inci nesil uçaklarla tüm dünyayı kontrol etmeyi planlamaktadır. Bilginin kontrolünü sağlayarak, sizin cihazlarınızı, sistemlerinizi yerde ve havada kontrol ederek tamamen egemenliği altına alacaktır.

Şimdi “sen benim silah sistemimi almazsan ben de seni F-35 programından çıkartırım” deyince, burada ben devreye giriyorum. Zaten bu uçakların alınmasında, karar aşamasında değilim. S-400 aşamasında, karar aşamasında değilim, Hiçbir yerde yokum ben,  sadece bir Türk subayı ve generali olarak bu çalışmaların yani karar vericilerin arasında değilim.

Ama şimdi siz Türkiye’ye kendisinden veya batıdan silah almadın diye böyle bir dayatmaya girdiği andan itibaren O zaman F-35 uçağını masaya yatırıp baktığımızda Senin de Türkiye için düşündüğün planların da çok iyi niyetli değil. O nedenle Türk kamuoyunu F-35’lerin ülkenin, Türk Hava Kuvvetlerin ve ülkenin başına getireceği önümüzdeki dönem içerideki tehlikeyi görmesi açısından da bunları verileriyle, bilgileriyle, makaleleriyle, açıklamaları ile beraber paylaşmaya çalışarak F-35 programından çıkartılmamızın çok iyi olduğunu ifade ediyorum.

AMERİKA BİRLEŞİK EVLETLERİ İYİ Kİ S-400-F-35 KAVGASINI DA AÇMIŞ BU TÜRKİYE’NİN HAYRINA

Amerika Birleşik Devletleri İyi ki S-400-F-35 kavgasını da açmış, böylece S-400 yüzünden  F-35 projesinin dışında bırakılması Türkiye’nin hayrına olmuştur. Türkiye önüne bakacaktır; şu anda Millî Muharip Uçağımızı ile ilgili çalışmaları zaten hızlandırmıştır. Buradan bir hayır doğdu.

Bu arada unutmadan Yunanlı dostlarımız da F-35 uçağı almak için böyle heyecanlanmışlar, Onlara da şiddetle F-35 uçağı almalarını tavsiye ediyorum. Onlar da şaşırdılar düşmanına uçak tavsiye ediyor diye. Çünkü zaten 325-340 milyar Euro’ya yaklaşmış borçları var. Her gün borç alıyorlar. F-35 uçağını Amerika Birleşik Devletleri bile uçuramıyor. Şu anda teknolojik olarak yedek parça sıkıntısı açısından Yunanistan’ın uçurmakta zorlanacağı bir uçağı almasını tavsiye etmenin bir Türk olarak elbette bir fırsat olarak faydası var diye söylüyorum.

Onlar da bunu okudukça, dinledikçe, nasıl bir belaya bulaşmak istediklerini görünce kanatları yere erdi! Fazla F-35 lafı çıkartmayıp modernizasyon lafı çıkartıyorlar.