Bu haftaki Perşembe Sohbetimizde “Yeni İpekyolu’nda Enerji Jeopolitiği” konusuyla Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Aksoy bizlerle oldu.Sayın Aksoy konuşmasında özetle şunları söyledi;

TÜRK DEVLETLERİ YENİ İPEK YOLUNDA ENERJİ JEOPOLİTİĞİNİN NERESİNDE?

İpek Yolu adı Alman coğrafyacı Ferdinand Von Richthofen tarafından Çin’le Ortadoğu arasında yapılan ticaretin ana metaını ipek oluşturduğu için verilmiştir. Milattan önceki dönemlerden 16. yüzyıla kadar aktif olarak işlemiştir. 16. yüzyıldan sonra önemini kaybetmiştir. İki kutuplu düzenin yıkılmasıyla birlikte İpek Yolu yeniden canlanmaya başlamıştır. Avrupa Birliğinden Çin’e, ABD’ye kadar birçok uluslararası aktörün aktif olarak yer aldığı çeşitli projelerle İpek Yolu’nun tekrar canlandırılması amaçlanmaktadır.

20. yüzyıldan itibaren Dünya’ya damgasını vuran hidrokarbon kaynakları Yeni İpek Yolu’nda taşınan en önemli ticari meta olacaktır. Yeni İpek Yolu’nun en stratejik bölgelerinden birini Hazar Havzası oluşturmaktadır. Hazar petrolü ve doğal gazını Dünya enerji dengeleri açısından önemli hale getiren ana parametre rezervlerdir. Hazar Havzasının hidrokarbon rezervleri ABD, AB, RF ve Çin gibi oyuncuların iştihanı kabartmaktadır.

Çin, RF’den istediği enerji hamlelerini göremeyince Türkistan ülkelerine (özellikle Türkmenistan ve Kazakistan) artan ilgisini, uzun-vadeli sözleşmeler yaparak göstermiştir. Bu anlaşmaların yapılmasında politik nedenler de bulunmaktadır.
Türkmenistan ürettiği doğalgazı pazarlama konusunda İran, RF ve Çin ile çeşitli anlaşmalar yapmıştır. Türkmenistan-Çin Doğal Gaz Boru Hattı 30 yılı kapsayan bir anlaşma olup 2009’da gaz sevkiyatına başlanmıştır. Kazakistan soğuk savaş sonrası dönemde ikisi RF ile biri de Çin ile olmak üzere üç boru hattına imza atmıştır. Kazakistan petrolün büyük bölümünü Hazar Boru Hattı ile RF üzerinden pazarlasa da Kazakistan’ın Çin ile yaptığı ham petrol boru hattı anlaşması Moskova’yı rahatsız etmiştir.

2000 yılı sonrasında Avrupa pazarında tekel oluşturan RF Asya-Pasifik Bölgesi ile ilgili projelerini realize etme konusunda aceleci davranmamaktadır. RF ile Ukrayna arasında 2006, 2009 yıllarında yaşanan kriz ve devamında 2014 yılında Kırım’ın ilhakıyla başlayan gerginlik RF’yi batıya enerji transferinde Ukrayna’yı devre dışı bırakacak yeni arayışlara itmiştir. Kuzey Akım 1 projesi ile Baltık Denizi üzerinde Almanya’ya yılda 55 milyar metreküp gaz ihraç eden RF buna paralel olarak Kuzey Akım 2 projesini hayata geçirmek için gün saymaktadır. NABUCCO projesini zayıflatmak amacıyla RF tarafından öne sürülen Güney Akım projesi AB tarafından veto edilince 2014 yılındaki Putin-Erdoğan zirvesinde ilk defa dile getirilen Türk Akımı projesi yeniden gündeme geldi. Türkiye ve RF arasında 2015 yılı sonlarında uçak düşürme olayı ile tırmanan siyasi gerilim 2016 yılı son çeyreğinde aşılmış gibi görünmektedir. İki ülke Güney Akım projesinde güzergah değişikliği yaparak Bulgaristan yerine Türk Akımı ile Türkiye üzerinden AB’ye gaz sevk etme konusunda anlaşmaya vardı. Proje gerçekleştiğinde Türkiye-Rusya Batı Boru Hattı yerine Karadeniz altından doğrudan Trakya’ya gaz transferi sağlanacaktır. Türkiye enerji ihtiyacını tedarik etmenin yanı sıra önemli bir geçiş ülkesi konumunu güçlendirerek doğu-batı enerji transferinin kilit ülkesi haline gelecektir.

AB’nin Enerji Stratejisi; Avrupa gaz pazarının oluşumu ve talebin karşılanacağı kaynakların seçimi, doğal gaz kaynakları ve güzergahların çeşitlendirilmesi, enerji alanında Rusya’ya bağımlılığın azaltılması, Hazar, Orta Doğu ile diğer Doğu ve Güney kaynaklarını Batı’ya taşıyacak güzergah üzerinde yer alan Türkiye’nin enerji konusunda desteklenmesi ve enerji güvenliğinin sağlanmasına dayanmaktadır.

Türkiye ve Azerbaycan arasında 2012 yılında 16 milyar m³ kapasiteli Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) anlaşması imzalanmıştır. TANAP’ın 2018’de tamamlanarak Türkiye’nin 6 milyar m³, Avrupa’nın 10 milyar m³ ihtiyacını karşılayacağı öngörülmektedir. TANAP, küresel enerji politikaları yönünden Türkiye ile Azerbaycan’ın enerji hatlarının güvenliği, Rusya’nın tekeline bağımlılığın azaltılması ve enerji tedarik kaynaklarının çeşitlendirilmesini sağlayacaktır.

Türkiye Yeni İpek Yolu’nda TANAP gibi somutlaşan projelerin yanısıra; Mısır doğal gazını Ürdün, Lübnan ve Suriye üzerinden Türkiye ve Avrupa’ya ulaştıracak olan Arap Ulusal Doğal Gaz Boru Hattı, Türkmenistan gazını Türkiye ve Avrupa’ya taşıyacak olan Türkmenistan-Türkiye-Avrupa Doğal Gaz Boru Hattı ve Kerkük-Ceyhan Petrol Boru Hattına paralel olarak Irak-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattının inşası projelerini planlamaktadır.