Almanların yenilmesi üzerine mülteci olarak İngiltere’ye yerleşmiş ve ömrünü orada tamamlamış bir yazar olan Dağcı, roman, hikâye ve hatıralarını Türkiye Türkçesinde yazmıştır. 1950’lerde ve 1960’larda eserleri Varlık Yayınları arasında çıkmıştır. Şu anda Ötüken Yayınları’ndan bütün eserlerini temin etmek mümkündür.
Türkiye Türkleri, Kırım’ın trajedisini Cengiz Dağcı’nın eserlerinden öğrenmiştir. Korkunç Yıllar ve Yurdunu Kaybeden Adam romanlarında Sovyetlerde yaşayan Türklerin iki cephede yaşadığı dramı veren Dağcı, Onlar da İnsandı, O Topraklar Bizimdi, Anneme Mektuplar gibi eserlerinde tarihî Türk yurdu Kırım’ın ve onun tarihî sahipleri olan Kırım Türklerinin başına gelenleri son derece etkili bir dille Türkiye Türklerine ve dünyaya anlatmıştır. Türkiye’de tanınan Cengiz Dağcı’nın eserleri kendi vatanı olan Kırım’da ise, rejimin şartları dolayısıyla yakın zamana kadar bilinmemekteydi.
Dağcı’yı geçen yılın Eylül ayında kaybettik. Cenazesi, ailesinin izniyle Türk Dışişleri Bakanlığı tarafından Londra’dan Kırım’a getirildi ve yaşadığı köy olan Kızıltaş’ın mezarlığında toprağa verildi. Avrasya Yazarlar Birliği ile Atatürk Kültür Merkezi’nin hazırladığı “Vefatının Birinci Yıl Dönümünde Uluslar Arası Cengiz Dağcı Sempozyumu” vesilesiyle 21-23 Eylül 2012 tarihlerinde Kırım’da idim. Dağcı’nın mezarı maalesef yapılmamış. Türk hükümetinin oraya bir anıt mezar yaptırması bence boynunun borcudur. Cengiz Dağcı’nın yetiştiği ev, yeşillikler üzerinden Karadeniz’e ve Ayı Dağı’na bakan muhteşem bir manzaraya sahiptir. Yazarın romanlarındaki tabiat bu evin pencerelerinden ve bahçesinden bütün ihtişamıyla görülmektedir. Şu anda evin sahibi bir Rustur ve ev satılığa çıkarılmıştır. Bu Türkiye Cumhuriyeti için büyük bir fırsattır. Ev satın alınıp, Cengiz Dağcı Müzesi hâline getirilmelidir.
Cengiz Dağcı üzerine doktora yapmış olan İbrahim Şahin ve Dağcı üzerine önemli bir eser yazmış bulunan İsa Kocakaplan başta olmak üzere Yeni Türk Edebiyatı alanında çalışan birçok öğretim üyesinin katılıp bildiriler sunduğu sempozyumda Kırımlı aydın ve araştırıcıların da ciddi bildiri ve konuşmaları oldu. Dağcı’nın eserlerinin Kırım Türkçesine aktarılmakta olduğunu da bize müjdelediler. Böylece Dağcı anavatanı Kırım’a gerçek anlamda dönmüş olacak. Daha şimdiden edebiyat dergilerinde hakkında yazılar yazılmaya başlanan Dağcı, Kırım’daki ders kitaplarında da yer alacak ve böylece Kırım’ın ruhu Kırım’la birleşmiş olacak.
Kırım Mühendislik ve Pedagoji Üniversitesi’nde Cengiz Dağcı adını taşıyan bir dershane ve kütüphane de açıldı. Üniversitenin konuksever rektörü Fevzi Yakubov Kırım davasına inanmış milliyetçi bir Türk Tatar aydını olarak Cengiz Dağcı’ya gösterdiği ilgiyle hepimizin gönlünü fethetti. Kırım tarihini ve coğrafyasını büyük bir heyecanla bize aktaran Nariman Abdülvahap ve sempozyumun düzenini sağlayan Leniyara Selimova’nın şahsında bütün Kırımlı milletseverleri buradan bir kere daha selamlamak istiyorum.
Türkiye’de yaşayan Kırımlıların millî dava için gösterdikleri gayretleri ise hiçbir zaman unutmamamız gerekir. Türk siyaset adamı ve Kırım’ın büyük evladı Ahmet İhsan Kırımlı’nın gayret ve faaliyetlerini biliyordum. Bu gayretlerin orada da unutulmadığına ve önemli izler bıraktığına bu seyahatte bizzat şahit oldum. Tarihçi Hakan Kırımlı oradaydı ve âdeta Kırım’ın tarihi ve kültürüyle hemhâl olmuştu. Belgeselleriyle Kırım davasının Türkiye’de daha geniş kitlelerce tanınmasını sağlayan Zafer Karatay da oradaydı ve Dağcı Belgeseli’yle bizi bir de orada tanıştırdı.
Misafirlerle bir akşam yemeğinde buluşan Kırımtatar Millî Meclisi Reisi Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ve sempozyumun açılışında bir konuşma yapan Bütün Dünya Kırımtatar Kongresi Reisi Rufat Çubarov, Kırım davasını başarıyla yürütmeye devam ediyorlar. “Emel”lerin gerçek oluyor Cengiz Dağcı, kabrinde rahat uyu!