Beyazı hiç bu kadar ahenk içerisinde görmüş müydüm? Bu kadar saltanatlı, debdebeli… Hayatın her türlü acısına inat bayraklarını çekmiş ve bana da çektirmek ister gibi… Pencerenin kenarında bir yudum çay eşliğinde Özdemir Asaf okumak, arada başımı kaldırıp yağan kara bakmak, bir de arka fonda ılık bir melodi… Yaşam bu dedirtiyor bana, şairleri- yalancı da olsalar-sevdiriyor bana… İnatlaşmak gerekir demek ister gibi bir yandan da, acılara karşı sabırla inatlaşmak.

            Sahi mutluluk nerde? Aşkta mı? Sevdada mı? Ailede mi? Arkadaşlarla koyu sohbetler yapılan odalarda mı? Bir gülümseme mi belirdi ne yüzümde. Bu karmaşık duyguların içinde birden çaresizliğimiz geldi aklıma. O müthiş dönüştürücü ve yapıcı gücümüz ile öte taraftan son derece naçar yanımız.. çaresizliğimiz. Çünkü mutluluk peşinden koşup koşup anlaşılması zor bir telaş içinde göçüp gidiyoruz bu dünyadan. Ne demiş şair; “Yaşamak değil, bu telaş beni öldürecek’’.  Ne güzel demiş. Herkes kabataslak aynı şeyleri yaşıyor, fakat farklı karakterlerde oldukları için farklı sonuçları oluyor her tecrübenin ….

Belki mutluyuz, belki değiliz. Belki mutluluğun ne olduğunu bile bilmiyoruz. Belki de gerçekten anlık bir şeydir mutluluk. Kendisiyle kedi-fare kovalamacası yaşadığımız ya da çocukluğumuzun başı boş, sorumsuz mu sorumsuz anılarıdır zihnimizde en mavi köşelere sinmiş ve hiç beklenmedik anlarda yüzyüze geldiğimiz. Sahiden ne kadar da şanslı benim yaşımda ve benden daha büyük olanlarımız. Çünkü, bizler mahalle kültürüne yetiştik. Şimdilerde çocuklar apartmanlarda, bilgisayar başında ya da kurslarda! Acaba annemizin affedici gülümsemesi mi, yıllarca zihnimizden silinmeyen?

Böyle böyle derken düşünmek eyleminden haz alıyorum. Tavsiye ederim. Herkesin beynini çalıştırması gerekli ki; yaşamak nedir bilelim, anlayalım. Ben de bu tür eylemlere meyletmiş birisi olarak zaman zaman delice düşüncelere kapılıyorum. Herkeste olduğu ama çoğumuzun kendisine unutturduğu gibi. Mesela, hayatın sırrını çözebileceğimi, nihai hedefe ulaşacağımı, Rabbimin beni yalnız bırakmadığı için O’nunla 24 saat kesintisiz konuşabileceğimi, Yaradan’ın verdiği sonsuz sevgi pınarından birkaç damla yudumlayarak sonsuzluğa açılacağımı ve bu dünyadan gideceğimi… Hayır, boyut değiştireceğimi. Benim gibi inanan insanlar için bu böyle. O yüzden de hayat anlamlı. Hiç olmadığı kadar. Belki de her şey bir yanılsama. Belki de kurmaca ya da sanrı. Ne önemi var ki… Yaşıyorum demek için daha çok kar görmek lazım!