Eskişehir’de yüzümüzü kızartan, bizi dehşete düşüren, çok devrimci, çok ilerici(!) çalışmalar oluyor. Şimdi, burada anlatacaklarımdan sonra, eminim ki sizin yüzünüzde de hüzün çizgileri belirecek ve “Bu vatan bu kadar sahipsiz mi?” diyeceksiniz. 

Eskişehir’de geçen yıl yeni bir dernek kurulmuştu: İONYALILAR DERNEĞİ. İonyalılar da kim diyeceksiniz. İonyalılar,Yunanistan’da çok eski bir halk topluluğu. Bir etnik topluluk. Milattan önce 5. ve 6. yüzyıllarda yaşayan bir halk. Dor istilasından sonra kaçıp Batı Anadolu sahillerine gelmişler. 

Eskişehir gibi Yunan zulmü görmüş bir vatan toprağımızda, Yunan halkı ve kültürüyle bütünleşen bir derneğin kurulması, aklın alacağı bir davranış değildir. 

Bu İonyalılar Derneği’nden sonra, Eskişehir Belediyesi, 25 Temmuz 2000 tarihinde, müthiş üstü müthiş bir kararla, şehrin Türkçe olan sokak isimlerini bir çırpıda değiştirdi. Eskişehir’in 3.700 sokağı, caddesi, bulvarı var.

İşte Eskişehir Belediyesi’nin büyük bir keyfilikle sokaklarımıza bulaştırdığı garip, kaba, çirkin isimler-den bazı örnekler: 
Hipotenüs Sokağı, (Hipotenüs bildiğiniz gibi Venüs’ün güzel kızı anlamında bir kelime) Dolomit Sokağı, Dolomit, dolma biberin küçüğü demek!) Konçerto Sokağı, (Konçerto: Bizim ünlü Koçero’nun eşkiyalık arkadaşı!) Diğer sokak isimlerinden bazıları da şöyle; Ekselans, (Bu, diplomatlarımızın kullandığı bir esans çeşididir!) Akrostiş, (“Bu nasıl iş” cümlesinin şairane bir şekilde söylenişi!) Plasman, (Pil Osman’ın İngilizce telaffuzu!) Platform, (Gaziantep ağzında pil at yavrum demektir!) Mikado, (İspanyol müziğinde üç temel nota, mi-ka-doo!) Antilop, (Lop ete düşman olan kasap!) Ekose, (Köse adama soru: “E, köse, söyle bakalım…” sorusunun ilk bölümü!) Albatros, (Roz gül demektir. Albatros, al kendini güllere batır manasında zarif bir kelime!) Senfoni, (Deli başındaki huni!) Urartu, (Eskişehir’deki bir bozkurdun beğenmediği bir lokmayı tükürürken çıkardığı ses: uuurarrrtuuu!) Diya-lekt, (Lenin’in oynadığı çiftetellinin Rusça adı.) Kordonat, (Karda oynat emrinin Denizli ağzıyla söylenişi!) 

En isabetli değişikliği Fevzi Çakmak sokağında yapmışlar. Ve sokağa “Apolet” ismini uygun bulmuşlar. Yüzünüzü buruşturmayın. Çok da iyi yapmışlar. Kim bu Fevzi Çakmak? Türk ordusunun iki mareşalin-den biri. Ne yapmış bu mareşal? Fevzi Çakmak yerine apolet kelimesini koyanlar herhalde şöyle düşünmüşlerdir. Demişlerdir ki: Sevgili Yunan dostlarımız, çok büyük bir muhabbetle ve bize hasretle Milli Mücadele yıllarımızda Yunanistan’dan kalkıp yayan-yapıldak Türkiye’ye geldiler. Evlerimizi, şehirlerimizi, köylerimizi yaka yaka geldiler. Çünkü eski Türk inancında, ateş mukaddes bilinirdi. Ateşte, insanın kötülüklerini temizleyen bir güç olduğuna inanılırdı. Eski Türklerin Nevruz günlerinde büyük ateşler yakmaları bundandır. Hun ve Göktürk kağanlarına bir elçi geldiği zaman, geçeceği yollarda ateşler yakılırdı. Böylece, yabancı elçilerin içlerindeki kötü niyetlerin yanıp kül olacağına inanılırdı. 

Sevgili Yunan dostlarımız bizim bu inancımızı bildikleri için, Eskişehir’e girdiklerinde bütün evlerimizi yaka yaka ilerlediler. Yani bize demek istediler ki: 

“İşte görüyorsunuz, içimizde hiçbir kötülük yok. Çünkü yakarak geçtiğimiz bu şehirler, içimizdeki bütün kötülükleri de silip süpürdüler. Bu bakımdan karşılıklı Sirtaki oynamak için işte size dost duygularla geliyoruz”.

Böylece Bursa’nın, Balıkesir’in, Manisa’nın, Uşak’ın, Kütahya’nın, Eskişehir evlerinin en az yarısını yakarak, içlerinde hiç bir kötülük olmadığını bize gösterdiler. Bütün kötülüklerinden arına arına Eskişehir’e kadar geldiler. Peki, bu Mareşal Fevzi Çakmak ne yaptı? O da tuttu Başkumandanlık Meydan Muharebesi’nin bütün plânlarını hazırlayarak, Yunan ordularını, Ege Denizi’ne döktü. Olur mu bu? Avrupa Birliği’ne girmek üzere olduğumuz şu günlerde bu barbarlığı, medeni dünya ya nasıl anlatırız? Eskişehir Belediyesi 3.700 sokak ve cadde ismini herhalde bu mantıkla(!) değiştirmiştir. Değil mi efendim?