33 yıldır aralıksız sürdürdüğümüz Perşembe sohbetlerinde, bu hafta (28 Ocak 2021 Saat 20:00) Ocak Başkanımız Prof.Dr. Nedim ÜNAL hocamızın yönetiminde, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğr.Üyesi Prof. Dr. Levent BAYRAKTAR hocamızla “Bir Medeniyet Felsefemiz Var mı? ” konulu sohbetimiz Youtube kanalımızdan sizlerle birlikte olacaktır. Bu eşsiz ziyafete davetlisiniz.

SOHBETİN ÖZETİ:

“BİR MEDENİYET FELSEFEMİZ VAR MI?”

27 Şubat 2021 Perşembe akşamı başkanımız, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent BAYRAKTAR ile “Bir Medeniyet Felsefemiz Var mı?” konulu sohbeti yaptı. Bayraktar, sohbet sonrası izleyicilerimizden gelen soruları da yanıtladı.

Bayraktar Özetle:

S: Medeniyet nedir?

Medeniyet bir çatı kavram. Varlık kavramı gibi. Felsefede en genel kavram varlık kavramıdır. Ve o varlık kavramı içinde biz geri kalan her şeyi düşünürüz. Çünkü düşünmek boşlukta gerçekleştirilen bir eylem değildir. Düşünmenin bir konusu vardır.  Bu da en başta varlıktır. Ve bu varlığı düşünebilmek için dile ihtiyaç vardır. İnsanoğlu dille düşünür, dille ifade eder, dille kendisi için ikinci bir dünya kurar. İşte kendisi için kurduğu bu dünyanın adı kültürdür. Medeniyet ise bu kültürün organize olmuş halidir. Medeniyeti bir çatı kavram olarak düşündüğümüzde, İnsanın bütün bu yapıp etmeleri, bütün başarıları onun içindedir. Bir başka deyişle insanın varoluşunu tanımak, anlamak, anlamlandırmak için girişmiş olduğu bütün entelektüel kültürel, manevi, teknik ne varsa bilinmelidir ki onun medeniyetine dâhil ve dairdir.

İNSAN İKİ DÜNYADA BİRDEN YAŞAR

Dolayısıyla insan iki dünyada birden yaşar;  bunlardan bir tanesi onun tâbi olduğu biyolojik tabiattır, maddi çevredir.  İkincisi ise kendi eylemleri ile üretmiş olduğu kültürdür, medeniyettir.

İnsan medeniyette yansır. İnsan medeniyetin öznesidir. İnsan medeniyetin kurucusudur. Medeniyet doğal bir durum değildir. Medeniyet insan elinden çıkmış bir gerçekliğin adıdır ve o insan elinden çıkmış medeniyet aynı zamanda insanın kendi varlığını pekiştirmesi, kendi varlığını tahakkuk ettirmesi için de bir imkân ve zemindir.

Böyle baktığımızda medeniyetin bir felsefi mesele olduğunu, medeniyetin insan nedir sorusuyla beraber düşünülmesi gerektiğini fark ederiz. Çünkü insan ancak bir medeniyet ortamı varsa düşünülebilir, korunabilir, varlığını idame ve tahakkuk ettirebilir. Medeniyetten mahrum isek, bir medeniyet idealimiz yoksa, orada, insanî bir idealden, insanın kendi varoluşunu gerçekleştirmesinden de bahsetmek mümkün değildir.

Medeniyetin olmadığı, medeniyetin tahakkuk etmediği ve kâmil manada bütünlüğünün tasavvur edilip oluşturulamadığı ortamda, insanın da varoluşunu, kâmil manada gerçekleştirmesinin mümkün olmayacağını söylemek isterim.

S: Medeniyet niçin felsefenin konusudur?

Felsefenin konusu en geniş manasıyla varlıktır, bilgidir ve değerdir. Ve bunların bütünlüğünün düşünülmesidir. Ve karşılıklı ilişkilerinin düşünülmesidir. İnsanın bütün anlamlı yapıp etmeleri bir kültür ve medeniyet içerisinde gerçekleşiyor. Felsefe en başta bu varlık nedir sorusunu, değer nedir, bilgi nedir, insan nedir sorusuyla birlikte düşünüyor.

İnsanın ne olduğunu anlamak, insanın eylemleri üzerinden gerçekleşiyor. Yani insanı anlamanın yolu insanlık başarılarını anlamaktır. İnsanlık başarılarının bütünlüğü ve organizasyonunun adı da medeniyettir. Dolayısıyla medeniyet boşlukta oluşmuyor. Medeniyet bir insan zihninde ve onun eylemleriyle oluşuyor. Ve dolayısıyla felsefenin en birinci ödevi de bu insanın ne olduğunu, insanın yaşamasının gayesinin ne olduğunu ve insanı değer varlığı olarak anlamanın ne anlama geldiğini çözümlemeye yönelik oluyor. Bunun için de felsefeyi çok karmaşık olarak anlatmak gerekmiyor. Hele de toplum huzurunda felsefenin teknik kavramlarını ve teknik problemlerini değil, felsefenin gayesini anlatmak gerekiyor.

FELSEFENİN GAYESİ İLE MEDENİYETİN GAYESİ BİR VE AYNI ŞEYDİR

Felsefe bir insan kurmak istiyor. O insanı, kendi kendine düşünebilen, kendi ayakları üzerinde durabilen, toplum karşısında, tarih karşısında ve değerler karşısında bir özne varlık olarak kendisini reşit kılacak şekilde oluşturmak istiyor. Dolayısıyla bu hal medeniyet için de söz konusudur.

Felsefenin insana kazandırmak istediğiyle, medeniyetin insana verdikleri bir ve aynı şeydir. O da gerçek manasıyla bir değer varlığı olarak insanın müstakil olarak düşünebilmesi, özgür olarak karar verebilmesi ve vermiş olduğu kararların sorumluluğunu üstlenebiliyor olması ve bunlarla birlikte yaşanabilir bir dünya kurabilmesidir. Felsefe de medeniyet de insanı bir özne ve değer varlığı olarak reşit kılmak ortak paydasında birleşiyor. Medeniyetin ahlaki bir ufku ve gayesi yoksa ortada kamil manada bir medeniyet de yok demektir. Aynı şekilde felsefede de etik bir insan kavrayışı yoksa etik bir medeniyet arayışı da eksik olacaktır.