Direnişten Hükümete Hamas, Hizbullah ve İran Direniş Ekseninin Jeopolitiği konulu bu haftaki Perşembe Sohbetimizde konuşmacı olarak Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi  Prof. Dr. Mehmet Serkan TAFLIOĞLU’ yer aldı. Sayın TAFLIOĞLU Özetle :

“Osmanlı Türk İmparatorluğunun çöküşüyle 1000 yıllık Türk siyasal hükümdarlığı sona ermiş ve günümüz modern Orta Doğu kurulmaya başlamıştır. 1947 yılında BM kararıyla iki devletli, Kudüs’ün özel bir statüye sahip olduğu, İsrail ve Filistin devleti kurulmuştur. Fakat  Arap devletleri bu kararı tanımamış ve İsrail’e savaş ilan etmişlerdir. Esas itibarıyla Filistin devleti kurulması için değil kendi aralarındaki jeopolitik rekabet ve hakimiyet mücadelesinde Filistin’i bir araç olarak kullanmışlardır. Filistinlilerin bu durumu anlamasıyla doğrudan kendi ulusal silahlı direniş haklarını kullanmaya karar vermişler.

Mısır 1979 yılında İsrail ile yaptığı barış anlaşmasıyla artık savaşan taraf olmaktan çıkmış önceliğinin kendi ülkesi Mısır olduğunu ilan etmiştir. Aynı yıl İran’da gerçekleşen devrimle İran Filistin silahlı hareketlerine askeri açıdan eğitim ve destek vermeye başlamıştır.

FKÖ tüm Filistin’i temsil hakkına sahip olmamasına rağmen tüm Filistin adına İsrail ile Oslo Barış/teslimiyet anlaşmasını imzalamasıyla Filistin Batı Şeria, Gazze bölgesi İsrail’e bağlı bir nevi belediyeye dönmüştür. Oslo teslimiyet anlaşmasına karşı çıkan Hamas Filistin Ulusal Kurtuluş hareketi olarak mücadeleye devam edeceğini ilan etmiştir. İran, Hizbullah ve Hamas ile İsrail’i kuşatma altına almıştır. Son yıllarda Rusya- Ukrayna savaşıyla ile ortaya çıkan jeopolitik kırılma Akdeniz ve Orta Doğu’da Rusya-İran yakınlaşmasını daha da derinleştirmiştir. Hamas’ın şok İsrail saldırısı kuvvetle muhtemel Rus-İran askeri ve istihbarat ortaklığının zemin hazırladığı stratejik bir hamledir. İsrail ordusunun Gazze’de kontrolsüz ve insanlık dışı saldırıları tüm bölgeyi sonu öngörülemeyen bir savaşa sürükleyebilir. 

Bölgenin en önemli jeopolitik aktörü olan Türkiye’nin bu krizdeki tutumu bölgede dengenin sağlanması açısından hayati öneme sahiptir. Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın krizin hemen ardından yaptığı itidalli, dengeli ve uzlaşmacı söylemleri son derece yerindedir. Bu bağlamda Türk Devleti adına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN ve Dış İşleri Bakanı Hakan FİDAN’ın bu itidalli ve uzlaşmacı söylemleri Türkiye’deki tüm siyasi aktörler tarafından ciddiyetle desteklenmelidir.

Dedi: Soru ve cevaplardan sonra Ocak Başkanımız Prof. Dr. Nedim ÜNAL konuşmacıya ŞÜKRAN BERATI takdim etti. https://www.youtube.com/watch?v=BGrVor7Yhgw&t=72s&ab_channel=ESK%C4%B0%C5%9EEH%C4%B0RT%C3%9CRKOCA%C4%9EI