Eskişehir Türk Ocağı Perşembe Sohbetleri’nin bu haftaki konuğu, “Diriliş Düşüncesi” başlıklı konuşması ile Prof.Dr. Recai Dönmez hocamızdı.

İçinde bulunduğumuz medeniyet havzasının değerlerinden hareketle istikbalin yeniden inşasını hedef alan Diriliş Düşüncesi’ne dair Sayın Recai Dönmez özetle aşağıdaki ifadeleri kullandı;

Nevruz ve Diriliş

Tabiatın yeniden uyanışı ve dirilişi anlamına gelen Nevruz ile bu sohbetin aynı tarihe denk düşmesi hoş bir rastlantıdır. Diriliş denince, tarihi ve sosyolojik dinamikler dikkate alınmalı, medeniyet, millet ve devlet meselelerinin çözümüne dair geliştirilen düşünceler ve atılan adımlar anlaşılmalıdır. Bu hareketin münhasıran büyük şair ve fikir adamı Sezai Karakoç’la sınırlandırılması eksik bir telakkidir. Zira başta İmam-ı Gazali olmak üzere bu düşünceye hayat veren pek çok temsilci medeniyetimizden zuhur etmiştir.

200 Yıldan Bu Yana Medeniyet Sancıları Çekiyoruz

Milletimiz medeniyet meseleleriyle yüzleşirken hangi medeniyet? Sorusuna cevap aranılması gerekmektedir. Sezai Karakoç’a göre ne Batı ne de Uzakdoğu medeniyetleri bizim için uygun seçenek olarak görünmemekte, rotamız, içinde bulunduğumuz iklimle örtüşen Hakikat-Vahdaniyet Medeniyetine dönük olmalıdır. Yaşanılan büyük sıkıntıların temelinde yüzyıllar boyunca beslendiğimiz bu medeniyet anlayışından uzaklaşmak yatmaktadır ki, Tanzimat sonrası yapılan hamleler bu sonucu doğurmuştur. Bu süreçte Batı medeniyeti ve İslam medeniyeti arasında ikircikli bir yapı oluşmaya başlamış, aidiyet, mensubiyet ve kimlik krizleri yaşanmıştır.

Türkler ve İslam Medeniyeti

Türkler İslam dairesine dahil olduklarında İslam Medeniyeti oluşumunu henüz tamamlamamıştı. Dolayısıyla bu medeniyetin temelinde, harcında kısacası inşa sürecinde Araplar ve Acemler gibi Türkler de çok büyük katkılar sağlamışlardır. Bu açıklamalarımız ve sözlerimizden batı medeniyetinin bütünüyle kötü olduğu anlamı çıkmamalıdır. Enerjisi, teknolojisi, merak duygusunu tahrik eden anlayışı ve rasyonel yaklaşımları olumlu tarafları olarak zikredilebilir. Fakat kendi uygarlığımızı temel referans olarak kabul etmek daha sağlıklı bir tercih olarak görünmektedir.

Diriliş Düşüncesinin Tarih Anlayışı Geçmişi Takıntıya Dönüştürmek Değildir

Şüphesiz tarih ihmal edilecek bir alan olarak görülmeyip bizim ilham kaynağımız olmalı, geçmiş tecrübelerin kıymetini ve tarih şuuruna sahip aydınlar yetiştirmeyi önemsemeliyiz. Fakat bu geçmişe takılıp kalmak anlamına gelmemeli ve estetik, mimari, musiki gibi alanlarda veya devlet telakkilerimizde geçmişin taklit edilmesi yerine belki eskinin daha geliştirilmiş formlarının insanlığın hizmetine sunulması esas alınmalıdır.

Medeniyetten Sonra Diriliş Düşüncesi’nin En Temel Kavramları Millet ve Devlettir

Millet, ırk anlayışına dayalı olmayan ve aynı ideallere sahip, aynı kaynaktan beslenen insanların oluşturduğu topluluk olarak algılanmalıdır. Dirilişin devlet anlayışında ise süper güç olma yaklaşımı esastır. Devletin uzun soluklu olması ancak çok daha fazla nüfus ve daha büyük coğrafyaya sahip olmasıyla orantılıdır. Bu ancak 100 yıl öncesine kadar beraber olduğumuz dünya ile tekrar kucaklaşmak, Türk-İslam dünyası ile ortak projeler yaparak nüfuz alanımızı geliştirmekle mümkün olabilir.

Sohbet Recai Hoca’mızın bir Sezai Karakoç şiiri okuması ve Şube Başkanımız Prof. Dr. Nedim Ünal’ın gençlere hitaben Diriliş Düşüncesi’ni temsil eden kitapları temin edip okumalarını önermesiyle sona ermiştir.