Eskişehir Türk Ocağı’nın bu haftaki sohbetinde ‘’Osmanlıda Gündelik Hayat’ konusuyla Bilecik Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç. Dr. Refik Arıkan bizlerle oldu. Açılış konuşması Ocak Başkanımız Prof.Dr. Nedim Ünal tarafından yapıldı.Daha sonra konuşmasına başlayan Arıkan  özetle şunları söyledi;

OSMANLI’DA GÜNDELİK HAYAT

Son yıllarda sayıları artan yerel tarih ve mikro tarih araştırmaları yaşanılan dönemin devlet merkezi ve idari mekanizma dışında nasıl ele alındığı insanların gelişmeye ve değişime gösterdiği reaksiyonu dillendirme açısından büyük önem taşımaktadır.

Osmanlı sosyal ve güncel hayatı başlığı altında taşra merkezli olarak örneklendirmeye çalıştığımız konuşmada, bu çerçevede kullanılan kaynak olarak Osmanlı Kadı Sicilleri büyük önem taşımaktadır. Kadı sicillerinde kayda alınan her olay bize sosyal tarih bağlamında son derece dikkate değer ve eşsiz bilgiler sunmaktadır. Bir tereke kaydını örnek alacak olursak; kullanılan eşyalardan bir ailenin sahip olduğu tüm varidata ve en küçük eşyaya kadar haberdar olabilmekteyiz.

Sosyal hayat denildiğinde kültür ve medeniyet gibi kavramlar da direkt olarak konuyu etkilemektedir. Nitekim kültürü oluşturan değişimi göz önüne seren ipuçları da burada kendini göstermektedir. Wisler’in tabiri ile toplumların yaşam tarzı olarak tanımlanan kültür: bu bağlamda değerlendirildiğinde yerel tarih araştırmalarının önemini bir kez daha ortaya çıkarmaktadır. Erol Güngör’den Ziya Gökalp’e ve Şerif Mardin’e kadar yapılan kültür tanımlarına bakıldığında ortak noktanın toplumların geçmişten günümüze taşınan tecrübelerinin olduğu görülmektedir. Önce Modernizmin ve günümüzde de globalleşmenin etkisi ile toplum hayatı büyük bir değişim ve dönüşüm yaşamıştır. Bu değişim kültürel devamlılık açısından da önemli sorunlar ortaya çıkarmış ve hali hazırda çıkarmaktadır.

Osmanlı’nın son dönem sosyal hayatına özellikle taşra merkezli olarak baktığımız bu konuşmada, mahalle, ev ve bunların tamamlayıcı unsuru olan insan ve aile hareket noktalarımız oldu. Özellikle bahçeli müstakil evlerden apartman kültürüne geçişin toplum üzerinde yarattığı travma temel tartışma konularından biriydi. Yine mimari yapıların ve inşaat malzemelerinin değişimi de sosyal ve toplumsal dönüşümün izlerini taşımaktadır. Bağdadi dediğimiz yapı türü terkedilip beton formlu binalar çoğalırken, inşaat malzemelerindeki bu değişim estetik olarak da zevkli ahşap süslemelerin, cumbaların terkedilmesi olarak tarihe yansımış ve mimari zevk ve estetik de ortadan kalkmıştır.

Değişim merkezden başlayarak taşraya inmiş ama bu etki nispeten yavaş ilerlemiş ve taşrada 1960’lı yıllara kadar Osmanlı yaşam tarzı korunmuştur. Özellikle evlerde eşyanın az olması ve buna bağlı olarak hareket alanının fazlalığı dikkat çekmektedir. Bugün “şark köşesi” olarak folklorik bir anlayışla bir takım kafe tarzı yerlerde yansıtılan görüntüler o dönemin doğal hayat alanları idi. Yatak odası ve karyola gibi bireysel kullanımı özendiren ve ev düzenini tümden değiştiren araçlar ancak 20.yy. başlarında görülmeye başlar. Zamanla yer döşeklerini yerini yataklar, sekilerin yerini sandalye ve koltuklar alır.

Sonuç olarak Osmanlı taşrasında değişim 19.yy. sonunda başlamış, geleneksel hayat tarzı ve kullanılan materyallere Batıdan gelen eşyalar tesir etmiştir. Ancak değişim ve dönüşüm özellikle merkeze göre taşrada çok yavaş ilerlemiş ve geleneksel hayat tarzı kısmi değişmelerle birlikte 20.yy. ortalarına hatta son çeyreğine kadar korunmuştur. Ulaşım ve iletişim ağlarındaki gelişmeler, teknolojik imkanlar, iş sahalarının değişimi ve kentte göç ile birlikte bu değişim hızlanmış ve toplum yapısı cemiyetten bireye giden yolda hızla farklılaşmıştır.’ dedi.Program soru cevap ve çay ikramı ile son buldu