Eskişehir Türk Ocağı’nın bu haftaki sohbetinde Osmangazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Genel Türk Tarihi Anabilim Dalı öğretim elemanı olan Arş. Gör. Oktay Berber, tarihte az bilinen bir konu olan Kalmuklar’ı anlattı. “Türk Dünyasında Son Göçebe İstilacılar: Kalmuklar” başlıklı konferansında konunun Türkiye’de bugüne değin pek değinilmemiş olması nedeniyle bilinmediğini belirterek, konferansın yaklaşık ikibuçuk yıllık bir çalışmanın küçük bir özeti olacağını belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
“Türk kaynaklarında Kalmaklar, Kalmuk Tatarı; Moğol kaynaklarında Oyrat, Cungar; Çin kaynaklarında Vei-la-te / Wala; batı kaynaklarında Kalmyk, Rus Moğolu gibi terimlerin bütününü ifade eden Kalmuklar hakkında Türkiye’de çok fazla bir çalışma yapılmış değildir. Ülkemizdeki çalışmaların pek çoğu Kazak tarihi üzerinden Kalmuklara değinirken, son dönemde ortaya konulan birkaç araştırmada da Cungar Hanlığı hakkında bilgileri aktarmaktadır. Özellikle Orta Asya dediğimiz Türkistan coğrafyasının günümüzdeki şekillenişini iyi analiz edebilmek açısından Kalmuk konusu derinlemesine araştırılmaya muhtaçtır.
Çin’de Yüan Hanedanlığı’nın ortadan kalkmasından sonra güneybatı yönünde harekete geçen bu Kalmuk göçebeleri, aslında Oyrat konfederasyonu içerisinde kalan Moğol gruplarınnı ifade etmektedir. Hem Çağatay Hanlığı arazisindeki faaliyetleri, hem de Çin topraklarına sarkan akınları Kalmukların istilacı gibi hareketlerinin önünü açmıştı.
İstila niteliğine dönüşen bu hareket, esas etkisini 17. yüzyılın hemen başında İdil-Yayaık bölgesine doğru başlayan büyük Kalmuk göçüyle göstermişti. Bu göç sırasında Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen, Başkurt, Karakalpak, Nogay, Tatar boylarının pek çoğu yerlerinden edilmiş, özellikle Kazak ve Kırgızların pek çoğu Türkistan içlerine kaçmak zorunda kalmıştı. Bu kaçış terk edilen yerleri Kalmuk göçebelerine açarken, Türkistan içlerinde Semerkand, Buhara giibi önemli merkezlerde nüfus yığılmalarına sebep olmuştu. Bu yığılma bölgenin ekonomik olarak çöküntüsünü getirmiş, beraberinde siyasi karmaşa ortamı oluşmuştu.
Doğu Türkistan’da faaliyet gösteren Kalmuklar, 17. yüzyılın sonuna doğru Oş, Sayram, Yedisu, Taşkent, Fergana gibi önemli şehirlerin kontrolüne ellerine geçirmişti. Buradaki yerel yöneticilerin aralarındaki çekişmeleri de kullanan Kalmuk tayşaları, bölgede hakimiyetlerini pekiştirmişti.
17. asırda İdil-Yayık bölgesine gelen Kalmuklar ise, burada başta Nogaylar olmak üzere bölge ulusunu yerlerinden ederek göç etmelerine ve bu göç sırasında da büyük nüfus kayıplarına uğramışlardır. Bölgedeki Kalmuk hareketliliği karşısında Rus Çarlığı başlangıçta sesini çıkaramamıştı. Henüz askeri olarak gücünü toparlayamaması ve bu sıralarda kuzeybatıdaki faaliyetleri bu durumda etkili olmuştu. Bununla birlikte Kalmuk hanları ile anlaşmalar yaparak kendilerine bağlılıklarını da sağlayan Çarlık Rusyası, adına şert denen ve bağlılık yemini anlamına gelen bu antlaşmalarla Kalmukları kontrol altına almaya çalışmıştı.
Evliya Çelebi gibi gerek Rus ve gerekse Çin kaynaklarında üstün askeri vasıflarına değinilen Kalmuklar, bu özellikleri nedeniyle Türk dünyasını neredeyse baştan başa etkilemeyi başarmıştı.
18. yüzyılın ortasında Çin’in Doğu Türkistan’ı işgaliyle başlayan sürecin sonunda bölgedeki Kalmuk nüfusunun %80’i katledilmesinden sonra buradaki Kalmuk tahakkümü sona ermişti. Bundan sonra Doğu Türkistan’ın Çin tarafından işgalinin günümüze kadar gelen süreci başlamış oldu.
Kalmuk istilası süreci, Türkistan’ı Çarlık Rusya’nın, Çin’in ve İngiltere’nin işgaline açması ve 19 yüzyılın ortasından itibaren Türk illerinin Rus kontrolüne geçmesi sürecine zemin hazırlamıştır. Günümüzde Hazar kuzeybatı kıyısında başkenti Elista olan özerk bir bölgede yaşamlarını sürdüren Kalmuklar’ın pek çoğu Budist ve Ortodoks Hıristiyan’dır.”