2 NİSAN 2023 RAMAZAN KONFERANSI BASIN AÇIKLAMASI

RAMAZAN GÜZELLEMELERİ

35 senedir Ramazan’ın her pazarında devam eden ve artık bir Ramazan geleneği haline gelen “RAMAZAN KONFERANSLARININ” bu sene ikincisinde Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bilal KEMİKLİ hocamızın “Ramazan Güzellemeleri” konulu yaptığı konuşmasında özetle:

Zaten davete sebep olan da bu bahse konu olan kitaptır. Bu çerçevede, Ramazan ve edebiyat kavramı etrafında kısaca durmuş olduk. Edebiyat derken, sadece evvelki yazanların metinlerini değil, yeni dönemlerde zamanın ruhuna ve diline uygun olarak üretilen eserlerin de tanıtılması icabeder. Nitekim bu program, skilerin varidat dedikleri, günümüzde daha çok deneme olarak tavsif edilen metinlerden oluşan kitabımızın tanıtımı gibi de düşünülebilir.

Bu vesileyle şunu söylemiş oldum: Ramazan, imanın kemale ermesini sağlayan bir mana iklimidir… Bu bakımdan şehr-i gufrandır; bağışlanma ayıdır. Bununla birlikte edebi anlamda üretim mevsimi olma vasfını da haizdir. Ramazan manileri, Ramazan ilahileri, Ramazaniyeler, Ramazan hatıraları, Ramazan sohbetleri gibi isimlerle anılan zengin bir edebi miras… Mahyalar: Vecizeler… Zengin bir söz varlığı. Ramazan medeniyeti.

Bütün bu kavramlar muvacehesinde bir konuşma olmuştur. Yeniden Ramazan güzellemesi yazma sadedinde Bakara Süresinin ilk 24 ayetini Ramazan ve oruç bağlamı içinde okuyarak, zamana uygun bazı çıkarımlar yaparak program mayalanmıştır.

Bendeniz Ramazan Güzellemeleri’nde  her günü bir mevsim olarak görmüş, yazıları bu minval üzere kaleme almıştım. Bu vesileyle yazılardan birinde “eve dönme mevsimi” olarak nitelendirmiştim. O yazıyı bu vesileyle dostlarımla okumak isterim. Buyurun:

“Ramazan insanın içine dönmesi, kendi evine gelmesi mevsimidir. İçimizdeki evi unutuyoruz… Kendimiz olmayı, kendimize gelmeyi erteliyoruz. Bir lütuf olarak Rabbim, Ramazan’ı hediye ediyor; bir ideal, bir ufuk sunuyor: Kendine dön! İçine, içindeki eve gel!

Öyle taşra taşra dolaşıp duran, oradan oraya savrulan insanın kendine gelmesi, içindeki eve dönmesinin anahtar kelimesi muhasebedir. Muhasebe… Muhasebe sorular sormakla başlıyor. Hemencecik şunları soruyorsunuz, sahur vaktinde, sabah ezanının şehrin Müslümanlığını ilan ettiği o saatte: Neler yaptın, neler yapamadın? Neler kazandın, neler kaybettin? Kim için, ne için çabaladın?

Hepimizin soruları farklı farklıdır… Elbette cevapları da farklı olacak. Ama üç aşağı beş yukarı bu soruları soracağız, cevaplar arayacağız. Çoğu kere cevap arayışımız, bizleri çaresizliğin, acziyetin dar sokağına çıkaracak, sükûta kapılacak, samimi niyetle ellerimizi açacak istiğfar edeceğiz. Af dileyeceğiz. Tövbe kapısında sükûnetin tatlı meltemine teslim olacağız. Ve ağlayacağız… Gözyaşı dökemeyen adamı oruç nasıl tutsun? Onu neresinden tutsun? Zira oruç, insanı vicdanından ve bu vicdanın mücessem hali olan gözyaşından tutar. O bir damlacıktan tutarda, oradan kaldırır mana âlemine yükseltir. 

Bakın, içine dönen, evine gelen insan nasılda yükseliyor! Oruç yükseklere çıkarır insanı, arındırır ve yüceltir.

İmdi oruç sanki şöyle sesleniyor gibi: Ey can, içine dönmek, kendi evine gelmek varken ne diye uğraşırsın onun bunun hatalarını, günahlarını göstermekle, laf u güzâf ile vakit geçirmekle, onun bunun hakkında konuşmakla, konuşulanı dinlemekle, yazmakla, yazılanı okumakla vakit geçiriyorsun? Kendine gel, kendine dön!

Orucun o sesini duyar gibiyim… Ramazan, o sese kulak verme, içine dönme ve kendine gelme mevsimidir.”

Efendim, Ramazan güzel görmeyi, güzel düşünmeyi temin ediyor… Bakışa, duyuşa ve duruşa bir derinlik kazandırıyor. Umarım bu konuşma ve belki okunacak bu kitap, aradığımız o derinliğin inşasına katkı sunmuş olsun.

Soru ve cevaplardan sonra Eskişehir Türk Ocağı Başkanı Prof. Dr. Nedim Ünal’ın teşekkür konuşması ve şükran beratı takdimi ile program sona erdi.

HABERİN VİDEOSU: https://www.youtube.com/watch?v=FVNZiiu7ohU