Ülkücü, dünya nimetlerinden yana nasibsizdir. Gö­zü yoktur ki, nasibi olsun. Bir lokma, bir hırka o’na yeter. Paraya karşı o kadar müstağnidir ki, halkın hayretine sebep olur. Herkesin istediğini istemez, ne istediğini de herkes anlayamaz. Kendi zevkleri dışın­da zevk tanımayanların gözünde «zevksiz» bir adam­dır! Küçümserler onu, hayatı anlamamakla, üç gün­lük dünyanın hakkını vermemekle itham ederler. Böy­le davranışlara hiç önem vermez. Elverir ki, inandı­ğına dokunulmasın!

Kalabalığın nazarında o, zavallı bir hayalperest­tir. Olmayacak fikirlerin rüyasına dalmış öylece uyu­makta, başkalarını da uyumağa teşvik etmekte…

Bir gün fikirlerinin gerçekleştiği görülse bile, O’na karşı hiç kimse «aferin» demez. Üstelik, «böyle olaca­ğı zaten belli idi» buyrulur.

Ülkücünün, ülküsü ile münasebeti, hakikî bir aşk­ta sevenle sevgilinin münasebetine benzer. Hep ve­rir, hiç almaz. Sevgili nazlıdır, sitemi eksik etmez, in­cinmeğe de hiç gelemez. Diğer sahalarda umumiyet­le dikkatsiz hareket eden Ülkücü, sevgili bahis konu­su oldu mu baştan başa. hassasiyet kesilir. Şahsına fenalık yapanlara pek aldırmaz ama, ülküsüne yan gözle bakanlara tahammülü yoktur. Sadakati için kar­şılık beklemez, mükâfat istemez, bir garip kişidir… Ülküsüne hizmet edenlere son derece hürmetkardır. Gerçek âşıklar gibidir; kıskanmaz. Sevgilinin sevil­dikçe güzelleşeceğini bilir. Sevmenin gururu yegâne süsüdür.

Ülkücünün en çok dinlediği «nasihat»dır. «Yap­ma derler, hayatını heba etme derler, gününü gün et derler». O kadar çok şey söylerler ki, hiç bitmez. O hepsini dinler,  ama hiçbirini tutmaz, gene bildiği gi­bi yaşar.

Ülkücülerin en amansız düşmanları «eyyamperest»lerdir. Menfaatlerine tapan bu adamlar, daha çok kazanmalarına, daha rahat yaşamalarına mâni olacak sanırlar da, ülkücüyü hep ezmeğe çalışırlar! Ne garip tecellidir ki, ülkücünün gayretlerinden en çok faydalananlar da «eyyamperest»lerdir,

Gün gelir, ecel hükmünü icra eder, ülkücü dün­yasını değiştirir. Kalabalık o’na acır, daha iyi yaşa­mış olmasını temenni eder. Halbuki o, inançları uğ­runda yaşamanın hazzını tadamadıkları için ömrü bo­yunca «kalabalık»a acımıştır.  

Galip ERDEM.:Ülkücünün Çilesi. Ötüken Yayınevi.İst 1976