Hüseyin İPEK müzik hayatına 1986 yılında Erzurum Radyosunda başlıyor. 1995 yılından bu yana da Ankara Radyosunda musiki sanatçısı olarak çalışmaya devam ediyor. Aynı zamanda Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinin kurucularından olan Hüseyin İPEK, Türk Sanat Müziği korosu kurucusu ve şefi. Yurt dışında birçok konserler veren, kaset ve cd çalışmaları da yapan İpek’in, ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kurumların korolarının oluşumunda büyük katkıları oluyor.

            Konuşmasına “ bakıyorum, gönül gözü açık, yüzleri aydınlık insanlar hep burada toplanmış. Bu kadar elit ve kaliteli bir topluluğun karşısında ben ne söyleyebilirim diye düşünüyorum. Öncelikle sizleri sevgi, muhabbet ve aşk ile selamlıyorum ve beni buraya davet ettiğiniz için teşekkür ediyorum.” Diyerek başlayan Hüseyin İPEK, konuşmasına: “ biz Eskişehir’e çok gelip gidiyoruz, Özellikle de tasavvuf musikisi konserlerine. Rahmetli anneannem bir gün bana’’ben üç bin tane ilahi biliyorum” dedi. Ve bizim evimizde ilahilerin yazılı olduğu yeşil bir defter vardı, Anneannem “oğlum senin sesin ve makamın güzel sen oku” derdi ve ilahileri bana okuturdu. İşte benim Türk Din Musikisine ilgim çocukluğumda bu şekilde başladı’’diye devam etti.

            Benim bir küçük radyom vardı, çobanlık yaparken onu dinlerdim ve “radyo senin içine bir gün gireceğim ve sanatkâr olacağım” derdim. Tarih ve Din merakımın da musikiye olan ilgimin artmasına etkisi olmuştur.

Zamanımızın müzik şekillerinde gençlerimiz, yabancı sanatçılara ve kültürüne benzemeye çalışıyor. İntihar ediyor veya kendisine başka türlü zarar veriyor. Batılı müzik çeşitleri isyana ve itaatsizliğe sevk ediyor. Fakat ecdadımız müziği iman dairesi içine almış ve bu şekilde bir kültür, ahlak ve adap biçimi oluşturmuştur. Mevleviler, Kadiriler, Rufailer, Şazeliler, Bayramiler ve başkaları. Bunların hepsi musikiyi Türk örf ve adetlerine ve İslam’a uygun olmak şartıyla kendilerince yorumlamışlar, harika bir kültür manzumesi oluşmasına yardımcı olmuşlardır. Bu meşkler dalga dalga bütün Osmanlıya yayıldı.

     
       Musikiyi ikiye ayırıyoruz; bunlardan biri tekke musikisi, diğeri cami musikisi. Tekke musikisine örnek, Mevleviler ayini şerifler besteliyorlar. Eskiden bir Zakir başı üç bin ilahiyi ezbere bildiğinde eh derlermiş. Muhakkak ki dört bin ilahi bilmesi gerekiyormuş.

            Tekkelerin Osmanlının oluşumu ve ayakta durmasında ki en büyük etken olduğunu, her birinin ilim, irfan ve musiki ocağı halinde çalıştığını bu günkü araştırmalarımız gösteriyor.” Şeklinde konuşmasına devam eden Hüseyin İPEK, Türk Din Musikisinde güzel örnekler çalarak ve seslendirerek sohbetine devam etti. Türk Ocaklılar ve davetliler, ruhlarını okşayan bu kültür manzumesi ortamda bulunmanın haz ve lezzetini bir kez daha yaşadılar.