Abdulkadir İLGEN

“Yemen’e de ağam Yemen’e

Endi m’ola Mehrali bey Yemen’e”

Harb-i umûmide iki genç, ikisi de öz be öz amcaoğlu olan iki delikanlı Sina cephesine doğru yola çıkar. Görev yerleri orasıdır. Rivayet odur ki köyden de 90 civarında delikanlı harbe katılmıştır.

Memleket bütün gözbebeklerini cepheye sürmektedir. Bu iki emmioğlu onlardan sadece ikisidir. Yol uzun ve çileli, dönüş ondan da çilelidir.  Tam da Mehrali Bey ağıtındaki gibidir hikâye.

“Yemen’e de benim ağam Yemen’e

Endi m’ola Mehrali bey Yemen’e

Gurdu m’ola çadırları çimene

Oğul köz düştüğü yeri yakar kime ne

Dert benim vallah kime ne”.

Muhtemelen bunların arkasından da kim bilir ne ağıtlar yakılmıştır.

Bu gidenler Hacıköse’nin torunları, ana ve baba dedelerim olan Mehmet ve Mustafa dedelerimin öz abileri olan iki emmoğludur. Ali ve Mehmet Ali. Ali, Mehmet dedemin; Mehmet Ali de Mustafa dedemin abileri olur.

Ali’nin kan kaybeden bedeni daha fazla dayanamaz. Takati kesilir ve toprağa düşer. Yaralıdır. Ricat hâlindeki ordu geri çekilmektedir. Zafer sabahlarını bozgun akşamlarının takip ettiği netameli yıllardır. Arkada İngiliz gavuru, ötede beride Arap eşkiyâsı insan avındadır.

“Sen git” der emmi oğlu Mehmet Ali’ye, “ben kaldım, bari sen kalma”. Kızgın çölde bir başına kalır Ali. Kalan sadece Ali değildir. Mehmet Ali’nin yüreği de kalır orada. Anneannem sorar kaynına Ali nerede diye. Cevap “Şam’da, hastanede bıraktım” şeklindedir. Fakat o ferasetli kadın de konduramasa da anlar işi. “Mehmet Ali konuşurken yüzünü çevirdi” der. Sanki bir şeyleri sakladı, söylemek istemedi, söyleyemedi.

Evde bir yavuklusu, yavuklusundan da bir oğlu vardır. Nuri, Nuri dayım. Mehmet Ali, çaresizce Ali’yi çölde bir başına bırakır. Anneannem tam sekiz yıl Nuri’nin başını bekler, sonra da kendisinden 8 yaş küçük olan kaynıyla, anne dedem olan Mehmet dedemle evlenir.

Ali’yi Şam’da hastanede bıraktım diyen Mehmet Ali (İlgen) dedemiz “Döndü geline işin aslını söyleyemedim” diyecektir akrabalara.

Bu olay aynıyla yaşanmış binlerce olaydan sadece biridir. İşte bugün sene-i devriyesini yaşadığımız 18 Mart Çanakkale Zaferi, bu kınalı kuzuların kanlarıyla yazılmış Turk’ün en büyük zaferlerinden biri.

Varsın bugün bazıları bu işin edebiyatını yapsın, ondan rant devşirsin. Kan yine o kan, ruh yine aynı ruhtur. Bu memlekette ne Ali’ler biter ne Mehmet Ali’ler. Onlar tükense arkadan başkaları, o başkaları tükense diğerleri takip edecektir onları.

Malazgirt’ten bu yana bu toprağın asıl sahipleri “ön saflarda oturan bu nefer esvaplı erlerdir”. Bu dün de öyleydi bugün de öyledir. Yüzyılı ve yüzyılları da vâsiler değil, bunlar, bu yiğitler kurtaracaktır.