SÜRGÜNDE DOĞAN, İŞGALDE BÜYÜYEN KIZ

(Anife KURTSEYİTOVA)

Kırım’ın İşgali ve Rusya-Ukrayna Savaşı’nın etkileri konulu bu haftaki Perşembe Sohbetimizde konuşmacı olarak Kırımlı Aydın Anife KURTSEYİTOVA yer aldı.  Sayın KURTSEYİTOVA özetle;

BİLDİĞİNİZ GİBİ MİLLETİMİZ SÜREKLİ ZOR DÖNEMLER GEÇİRDİ. ÖNCE 1784’DE KIRIM’IN İŞGALİ, 1944 SOY KIRIM SÜRGÜNÜ VE 2014 SENESİNDE KIRIMIN YENİDEN İŞGALİ Kİ HALA DEVAM EDİYOR.

Bugün ben Kırımı, Kırım Tatarları ve Ukrayna’yı anlatacağım

Ama resmî konuşmak istemiyorum, ben size kendi yaşadıklarımı anlatacağım.

Çünkü çok şeyi kendi gözlerimle gördüm, yaşadım.

Benim anneannem sürgün döneminde Semerkant şehrine gönderildi, o pis hayvan taşıyan trenlerle, bizim milletimiz çok insanımızı kaybetti. Zaten o zaman savaş vardı ve çok erkeğimiz Sovyet rejiminin askeri olarak savaştı. Aynı zamanda da Sovyet rejimi milletimizin kadınlarını, çocuklarını, yaşlılarını sürgün ediyordu. Yaklaşık 200.000 insanın sürgün yolculuğu bir ay boyunca ağır şartlarda devam etti. Yemek, su çok azdı,  insanlar vagonların içerisinde sıkış sıkıştı, o trenlerde nefes almak bile zordu. O sürgün yolunda ve sürgünün birinci senesinde milletimizin yarısını kaybettik. Anneannem o süreçte bebeğini, annesini ve babasını kaybetmiş. Zor şartlarda yaşadı, her zaman vatana hasretti. Kırıma dönmek yasaktı ama anneannem dedem dayanamadı ve 1972 senesinde 5 çocuklarını alıp Özbekistan’dan çıkıp Kırıma gittiler. Ama olmadı, Sovyet rejimi hemen onları kovdu.  Ama ailemiz Özbekistan’a dönmedi, Kırıma en yakın yerde kalma kararı aldılar. Böylece Herson bölgesinde Nova Kahovka şehrinde yerleştiler, ben de orada doğdum ve 6 yaşına kadar orada yaşadım. 1986 senesinde Kırım Tatarları sürgün yerlerinde hareketlenmeye başladı. Mustafa (Abdülcemil KIRIMOĞLU) Agamız ve bir sürü genç adamımızın çabalarıyla Kırım’da Tatarların sesi duyulmaya başladı. Ama tabii ki o dönemde bu hareketler yasaktı ve milletimiz hep cezalandırıldı. Mustafa Agamız bir lider olmuştu ve hiç korkmayan bir adamdı, sürekli birinciydi, Sovyet rejimi onu senelerce hapiste tuttu. 1986-87 senelerinde Moskova’da en güçlü Kırım Tatar protestoları oldu, milletimizin tek bir amacı vardı – Kırım’a Kırım Tatarlarının geri dönmesi. O zaman benim ailem de protestolara çok katıldı. Annem 4 yaşındaki kız kardeşimi alıp bir sene Moskova’da yaşadı ve bütün protestolarda yer aldı, milli hareketlerde bulundu.

Her şeye rağmen Kırım’a geldik ve 1986 senesinde küçük bir ev aldık. Annem Moskova’da, ben ve babam Kırım’da kaldık. Ben o zaman 6 yaşındaydım. Evimize her gün polisler geldiler, bizi kovmak için, ‘Kırım Tatarları burada yaşayamazlar’ diye. Babam her günburadan, kendivatanından gitmeyeceğini söylüyordu. Her gün aynı sonuçtu – babamı polisler götürürdü, ben küçük gözü yaşlı çocuk, babamın arkasından ağlardım, akşamına da babamı serbest bırakırlardı.

Gecede bizim evimizde aktif Kırım Tatarları toplanırdı, birlikte farklı protestolar ve açıklamalar hazırlarlardı. Evimiz gece bir toplantı yeri gibiydi. Sabah yine polisler gelirdi. Bir sene bu şekilde yaşadık. Her gün elektrik de keserlerdi, kimseyi işe almazlardı. Benim o zamanlardan çok acı hatıralarım kaldı. Sovyet rejimi o kadar kötü propaganda yaptı ki, Kırım’da yaşayan herkes bize çok kötü davrandı. Dükkâna gitsek bize bir şey satmak istemiyorlardı, okula gitmek ayrı bir dertti -benim için- tüm yol boyunca başka çocuklar bana taş atardı. İyi ki o yere daha bir kaç Kırım Tatar aile geldi ve benim yaşımdaki Rüstem oğlan beni hep savundu. Okulda da iyi okudum, babam bana okumayı çok erken öğretti, 4,5 yaşındayken okumaya başladım. 6 yaşındayken hem okuma hem yazma bilirdim, ama öğretmen hep ‘Kırım Tatar çocuğu iyi öğrenci olmaz’ der ve bana küçük puanlar koyardı.

Aynı zamanda benim dayım Karasubazar yanında Micurino köyünde ev almış, orada da yerli belediye kıyamet koparmış ve kısa sürede makinelerle o evi komple yıktılar. Dayım o anın fotoğraflarını çekmiş, polisler dayımı birkaç gün hapiste tutmuşlar, ama dayım fotoğraf makinesini otların arasına atmış, polisler görmemişler. Hapisten çıktığı zaman dayım o fotoğrafları tüm dünyaya dağıtmış. Bu olaydan sonra ilk kez Kırım’da en büyük Kırım Tatar protestosu oldu, her yerden milletimiz toplandı. Biz hepimiz her gün aşağılanmayı, Kırım’da yaşamamıza izin verilmemesini gördük ama pes etmedik. O günlerde bir Kırım -Tatar genç insanı, Musa Mamut, dayanamamış ve Kırım parlamentosun yanında kendini yakmış. Hatta buna yakın protestoları başka adamlar da yaptılar.

Milletimizin öz vatanda yaşama mücadelesi yıllarca sürdü. Ben küçük çocuktum ama bunları hiç unutamam. 1990 senesinde bizim ailemiz anneannemin doğduğu köye taşındı. Bu anneannemin ve dedemin hayaliydi. Akyar şehrinin yanında güzel Baydar ova var, Büyük Muskomiya köyü.

Benim akrabalarım oradan ve oraya sürgünden 45 sene sonra döndük. Dedem tüm ağır vakalardan sonra o köyde öldü, ama ‘ben mutluyum, öz toprağımda ölüyorum’ dedi.

Sovyet rejimi düştükten sonra milletimiz nefes almaya başladı. Kırım Tatar Meclisi çalışmaya başlıyor, yavaş yavaş Kırım Tatar sınıfları açılıyor, kültürümüz yeniden canlanmaya başlıyor.

Bu işlere benim ailem de her zaman katılırdı ve ben bu ortamda büyüdüm.

Herkes zor durumdaydı, paramız yoktu, mecbur hayvan baktık, tüm ağır işlerde ailem çalıştı, ama her şeye rağmen her vakit Kırım Tatar gazeteleri alırdık, annem babam her konuda vatanı, kendi dilimizi, kültürümüzü korumak için çabaladılar. Babam bana ve kız kardeşime çok şey öğretti, ışığımız, örneğimiz oldu. Maalesef babam çok erken, 40 yaşında öldü ve son sözleri ‘kızlarım iyi eğitim alsınlar’ oldu. Ben o zaman 13 yaşındaydım.

18 yaşında olduğum zaman Akyar şehrinde biz gençler Kırım Tatar gençlik merkezini kurmaya başladık ve ilk toplantıda ben başkan olarak seçildim. Güzel ekiple birlikte bir sürü şey yapmaya başladık; Kırım Tatarca kursları, farklı eğitim ve kültür etkinlikleri. 20 yaşımda Meclis ve Yerli Devlet Belediyesi beni Kırım Tatar sorunlarını çözmek amacıyla kurulan daireye yönetici yaptı.

O vakitte Orta Asya’dan, sürgünden, milletimiz dönüyordu ve çok farklı sorunlarla karşılaştılar.

Ben de yerli Belediyede onlara her konuda yardımcı olmak çalıştım. Aynı zamanda okudum, Kırımda Üniversiteyi bitirip, Ukrayna’nın başkenti Kiev’de Cumhurbaşkanı Akademisinde okudum.

Hepimiz ayakta durduk, öz vatanda tüm zorluklardan sonra mutlu günleri gördük. Ama bu mutluluk uzun sürmedi. 2014 senesinde yine kara, zor günler başladı. Çağdaş Stalin Putin vatanımızı işgal etti. Sonuna kadar milletimiz buna karşı çıktı, defalarca binlerce insanımız protestolara katıldı. Meclis Başkanı, Milli liderimiz Mustafa Agamız ve Meclis azalarının Kırım’a gelmesi yasaklandı. Kırım’da korkunç vakitler başladı. Yolda sokakta bir sürü genç insanımızı arabalara koyup kaçırdılar. Halâ onların nerede olduğu ile ilgili bilgi yok, yaşıyorlar mı? Bilmiyoruz. 200 kadar insanımızı Ruslar hapse atmışlar, hiç bir suçu olmayan saf adamlarımızı.

Onların arasında üç Meclis Başkanı yardımcısı vardı, birisi Nariman Celâl halâ orada. Dünyanın en temiz adamı, 4 çocuğun babası, sırf gerçekleri söylediği için şuan hapiste.

2014 senesinden sonra halkımız yine öz toprağını, yeni kurduğu evlerini terk etmeye mecbur kaldı. Biz o zaman Kiev şehrinde toplandık ve endişe dolu o vakitte bir birimize destek olduk. En zor durumda olanlar çocuklarımızdı. Büyük stresler, acılar yaşadık, bambaşka yerde ve yine Vatandan uzakta. Benim de çocuklarım o zaman 7 ve 5 yaşındaydılar. Onlar için ve benim çocuklarım için bir şeyler düşünmeye başladım. Aileleri topladım ve önce ana dili derslerine başladık. Sonra da teşkilat kurmayı kararlaştırdık.  Ve böylece ‘Kırım Ailesi’ isimli teşkilatımız kurulmuş oldu. 7 çocuk ve bir öğretmen ile başladık. 2022 senesine kadar Kırım Ailesi güçlü bir Kırım Tatar çocuk merkezi oldu. 120 öğrenci, 10 öğretmen ile çok faydalı işler yaptık.  Merkezimizde ana dili, Kırım Tarar müziği, milli şarkılar ve oyunlar, Kırım Tatar Nakış’ı öğretiyorduk. Her şeye sıfırdan başladık ve bir kaç sene sonra çocuklarımız kendi kültürümüzü göstermeye başladılar Ukrayna’nın farklı şehirlerinde, yurt dışında, farklı ülkelerde öğrencilerimiz yüksek sahnelerde kendi Kırım Tatar kültürünün tanıtımı yaptılar.

Benim de bir hayalim vardı, Sovyet rejimi vaktinde Latin alfabesi ile yazmak yasaktı, mecburen Kiril alfabesi kullanıldı. Ama ben çok rahatsızdım ve bizim öğretmenlere Latin alfabesi dersleri verelim dedim. Kitaplar yoktu ama yine öğretmenlerimiz başardılar, Kiril alfabesi kullanmadık.

Ve birkaç kaç sene ben milli eğitimlere ve daha bir sürü devlet kurumlarına gittim, bizim dertlerimizi anlattım, yardım istedim. Böylece ekibimiz ilk Kırım Tatar öğrenci kitaplarını hazırlamaya başladı. Birinci kitabımız ‘Kırım ve Kırım Tatar Tarihi’ kitabıydı, üç dilde çıkmıştı.

Sonra da ana dili kitapları ve çalışama defterleri hazırladık, benim hayalim gerçekleşti, bu çalışmalar Latin alfabesiyle idi.

Kiev’de biz her zaman çok iyi, farklı Türk teşkilatları, kurumları ile çalıştık ve çok değerli Türkiye büyükelçileri ile. Senede iki üç kez Türkiye’ye giderdik, hem farklı festivale katılmak için, hem de kültür projeleri gerçekleştirmek için.

YTB, TIKA, Yunus Emre Enstitüsü, bu devlet kurumların ekipleri ile çok çalıştık ve onlar bizim için bir aile gibiydi.

Böyle çok aktif şekilde 2022 senesini karşıladık. Ama 24 Şubat 2022 de Rusya Ukrayna’da savaş başlattı. O gün sabaha yakın patlama seslerinden uyandık ve hayatımızda yine çok korkunç vakitler başladı.

Çocukları alıp kaç gün sığınaklarda saklandık. Hayatımdaki tüm zorluklardan sonra gerçek savaşı de gördük. Bir kaç gün sonra beni aradılar ve Kiev’den çıkmak gerektiğini söylediler.

Ben gitmek istemedim, Kırım ailesinin çöküşü, ailelerde erkekler savaşa gitti, ben tüm kadınları, çocukları toplayıp gitmek istedim, ama o günlerde böyle bir imkân yoktu. Sonra Türkiye Büyükelçisi ile Kırım Tatar Milli Meclisi beraber otobüsleri ayarladılar, her gece Ukrayna’nın Lviv şehrinden Türkiye’ye insanları taşıdı, kurtardılar. İlk otobüste Meclis beni gönderdi, Türkiye’de sınır kapısında, Edirne şehrinde biz Göç İdaresi ile birlikte çalışmaya başladık. İki haftadan çok insanları karşıladık ve farklı yurtlara yerleştirdik, elimizden geleni yapmaya çalıştık.

Hiç bir zaman unutamam, uzun yoldan, tüm acılardan sonra Edirne’de sıcak çorbayı görünce ağladım. Oradaki Göç İdaresinin desteği hep aklımda kalacak.

Bu arada beni Cumhurbaşkanlığından aradılar, Sayın Emine Erdoğan hanımın yardımcısı, onlar savaştan iki hafta önce bizim Kırım Ailesi okuluna ziyarete gelmişler ve o zaman ‘İnşallah savaş olmaz, ama olursa, biz sizin yanınızda oluruz’ demişlerdi. Ve yardımcısı Sena Hanım aradı, destek teklifi etti, benim ailem için ev var dedi. Aynı teklifi YTB Başkanı da yaptı.

Ben o vakit rica ettim, ‘sadece bana olması mümkün değildir, tüm Kırım Ailesinin çocukları ve kadınlarını toplamaya yardım ediniz’.

Allah’a çok şükür, Eskişehir de 18 Mart 2022’de bize ayrı bir yurt verdiler ve bir ay içinde yavaş yavaş Ukrayna’dan bizim grubumuz toplandı.

Eskişehir de hem göç idaresi hem bizim çok kıymetli derneklerimiz bizi sıcak kucaklarına aldılar ve her konuda yardım ettiler.

En kısa sürede derslerimize başladık, çocuklarımızı kendilerine getirmek için herkes çabaladı.

Bir buçuk sene içinde çok etkinlikler yaptık, farklı şehirlerde programlar gerçekleştirdik. Şimdi hem dersler, hem farklı videolar hazırlıyoruz. Öz Vatana uzak olmak çok zor, ama Eskişehir’de işlerimize devam ediyoruz ve bu bize büyük moral desteği veriyor, bu destek olmasaydı – çoktan düşerdik.

Belki Türkiye’de herkes anlamıyor, bu savaş bizim için Kurtuluş Savaşı, Çanakkale gibi.

O vakitte düşmanlarımız ne kadar güçlüydü ama Türkiye kazandı, çünkü kendi toprakları için mücadele etti. Ukrayna da aynı, biz de aynıyız. Ukrayna milleti çok sakin, barışçı bir millet. Hiç bir zaman başka ülkenin toprağına girmedi, kimseye savaş açmadı. Ama bizim toprağımıza düşmanlar geldi ve millet savunmaya başladı, Rusya bu savaşı kazanamaz, hiç kimse ülkemize diz çöktüremez.

Asırlar boyu bizim milletimiz Ruslardan ve Sovyet rejiminden çok zorluklar çekti, aynı şekilde Ukrayna da, en büyük soykırım açlıkla oldu, Ukrayna’da o vakit beş milyondan fazla adam öldü.

Acılarımız bir ve zafer hepimize gerekiyor, sadece bu milletimizi işgalden kurtarır.

Bizim amacımız eve, Kırıma, öz vatana dönmek ve güzel vatanımızda çocuklarımızı büyütmek, Kırım Tatar okullarını yeniden açmak.

            Sayın Kurtseyitova’nın büyük bir ilgiyle ve hüzünle takip edilen konuşmasından sonra sorulara cevaplar verildi ve takiben Ocak Başkanımız Prof. Dr. Nedim ÜNAL teşekkür konuşması yaparak, Şükran Berat’ını takdim etti.26.10.2023 https://www.youtube.com/watch?v=OUvrGm74THI&t=396s&ab_channel=ESK%C4%B0%C5%9EEH%C4%B0RT%C3%9CRKOCA%C4%9EI