İçişleri Bakanı, Hatip Dicle’nin iddiasını reddediyor.

Ben Beşir Atalay’ın Ahmet Türk’e ne dediğini hali ile bilmiyorum.

Ancak, 19 Ekim 2009 günü Habur Sınır Kapısı’nda neler yaşandığını her Türk gibi ben de hatırlıyorum.

* * *

19 Ekim’de Habur Sınır Kapısı’ndan girişi yapanlar, getirdikleri mektupta şöyle diyorlardı:

“Bizler, Kürt sorununun çözümü, onurlu bir barış ve Türkiye’nin demokratikleştirilmesi için başlatılan süreçteki tıkanıklığın önünü açarak sürecin gerçek bir barışla sonuçlanması için, Kürt Halk Önderi sayın Abdullah Öcalan’ın tarihi çağrısı üzerine, bu sürece mütevazı bir katkı sunmak için Türkiye’ye gelme kararını veren barış grubuyuz.

Gelişimizin, 221. Maddeden yararlanma gibi bir amacı yoktur. Başta akan kanın durması, anaların ağlamaması ve barış içinde ortak yaşam zeminini güçlendirmek amacıyla kendi özgür irademizle yola çıktık. Bu adımımızda da görüldüğü gibi, sorunun kaynağı değil, çözümün tarafıyız.” (Sendika.org-19 Ekim 2009)

Görüldüğü gibi 19 Ekim’de Habur’dan giriş yapanlar:

i) PKK’lı olduklarını (ifadeleri dışında kıyafetleri, emir aldıkları makam, kullanılan bayrak ve atılan sloganlar bu durumu tevsik etmektedir),

ii) Apo’nun direktifi ile geldiklerini,

iii) en önemlisi de Etkin Pişmanlık maddesi olarak bilinen TCK 221’den yararlanmak istemediklerini (herhangi bir pişmanlıkları olmadığını) açıkça beyan etmişler, o günden beri de bu açıklamalarının ardında durmuşlardır.

* * *

O dönem yayınlanan gazetelere göre Habur’a gelen PKK’lılara soruşturma sırasında, etkin pişmanlığı düzenleyen TCK’nın 221. Maddesi hatırlatılarak, “Bu kapsamda ifade vermeniz halinde suç vasıflarınız değişir” uyarısı yapılmış, ancak bu maddeden yararlanmayı kabul eden olmamıştır.

O dönemde DTP avukatları bile, “Mevcut hukuk kuralları içinde 221. Maddeyi kabul etmemeleri halinde tutuklama kaçınılmaz. Ancak (Bizzat kapıya giden-C.Ü.) savcılık yeni bir içtihat yazarak, serbest bırakma kararı alabilir” tezini öne sürmüştü. DTP’liler, “Yasalar, mevcut sorunların giderilmesinde yeterli değilse içtihat geliştirilir. Bu içtihat da meclisin yeni bir yasal düzenleme yapmasının önünü açar” demişlerdi.

* * *

Pişmanlık Yasası’ndan faydalanmak istemeyen, PKK ile organik bağını devam ettirmekte ısrarlı olanlara “Yok sen yine de 221 sayılı Pişmanlık Yasası kapsamına alındın!” denilmiş, ancak yeni bir içtihat yaratılmamıştır. Zira, mahkemeler içtihat yaratamaz!

 İçişleri Bakanı hukuka takla attırılan 19 Ekim günü Habur Sınır Kapısı’nda hangi kamu yetkililerinin bulunduğunu açıklarsa, o gün kimin neyi ayarladığı açıkça ortaya çıkar!