Bizim medeniyetimiz sevgi medeniyetidir. Mimari eserlerimizde, hat ve tezhibimizde bu sevgiyi görmek mümkün. Türkülerimiz, şarkımız ve şiirimizde hep sevgi var.

Biz Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli ve Yunus Emre gibi sevgi mimarları yetiştirmiş bir milletiz. Dilimiz sevgi dili, dinimiz sevgi dini.

Bize sevmeyi Hz. Peygamber öğretti… Sevmeyi, insana, eşyaya, varlıklara yararlı olmayı. Öğretmenimiz, Hz. Peygamber. Onun öğrettiği sevgi Hoca Ahmed Yeseviyle beraber Türk illerinde söze, hikmete, şiire ve türküye dönüştü. Bizi biz yapan, bir millet yapan işte bu sözdür.

“Gönül adamı olmak” diye bir deyim var. Bu Türkçeye mahsus bir hal… Gönül adamı… Nasıl oluyor? Kimdir o gönül adamı? Yunus Emre gibi oluyor gönül adamı. Bir söz söylüyor, o sözle yürekleri ısındırıyor, ufuk açıyor, barış ve huzura kavuşturuyor.

Eskşehir’de sevgiyi konuşmak, bu büyük Türkmen kocasının gölgesinde serinlemek demektir. Bu büyük Türkmen kocası Yunus’tur; dilimizin süt dişi. O sevgiyi anlattı, biz ondan aldığımız ilhamla sevgiyi konuşuyoruz.

Eskişehir, Yunus’un şehri. Demek ki, aşkın ve sevginin şehrindeyiz.

Eskişehir Mevlevilik açısından da önemli merkez. Eskişehir Mevlevihanesi önemli bir merkez. Mevlevilik sevgiyle insanı bulma yoludur. Hangi insanı? İçimizdeki saklı insanı. Bugün o saklı insanı keşfe çıkıyoruz.

Ramazan, sabretmeyi, dayanmayı, insana kendini sınırlandırmasını öğreten manevi bir eğitim mevsimidir. Hepimiz ramazan okulunda ruh eğitimi alan öğrencileriz.

Sevgi, sabır işidir… Dayanırsan seversin. Yahut sevdiklerine dayanır, tahammül edersin. İnsan sınırlarını bilecek. Sevgi sınır bilinci kazandırıyor. Benliği, egoizmi, gurur ve kibri yıkmadan sevgiye ulaşılmaz. Ramazan bunları sağlıyor.

Ramazan vermektir, yardım etmektir, empati kurmaktır. Verilen sadakalar, kurulan sofralar, yoksul kardeşlerimizin halini düşünmemiz… İşte bunlar sevgi tezahürleridir.

Sevgi medeniyetinin, anlayış ve kavrayışı yüksek olan bir milletin çocukları olarak bizler Tanzimat’tan bu yana bir aydın kırılması yaşıyoruz. Bizi biz yapan değerlere yukarıdan bakan bir aydın tipi yetişti. Değerler ve inançlar en azından kültürel olgular olarak ele alınmalıdır. Ne var ki bir kırılma yaşadık… Maddeci bakış açıları, maneviyatı küçük gösterme çabasına girdi. Sevgi ve diğerkâmlık gibi özelliklerin yeniden kazandırılması, Yunus’un, Mevlana’nın ve Hacı Bektaş’ın bu topraklarda ektiği sevgi filizlerinin yeniden yeşermesi lazım. Ayrıma gayrıma girmeden milletimizin bütün fertlerini sevebilmenin ve onlara hizmet götürmenin yolu buradan geçiyor.

Ramazan sevgiyi yeniden konuşma, sevgi medeniyetini ve değerlerini yeniden tanıma ve tanıtma mevsimidir. Milletimize hayırlar ve bereketler getirsin… Huzur getirsin. Güven getirsin. Niyazımız budur.