Ömrünü Türk kültürüne vermiş,hatta ömrünü herkesten farklı bir alana vermiş,adanmış bir ömrü yaşayan bir insan Servet Somuncuoğlu’nu burada konuk etmekten müşerref duyuyoruz.Kendisi bu milletin ortaya koyduğu medeniyeti araştırmaya çıkmış ve bu milleti kökleriyle buluşturmaya adamış,Türkistan coğrafyasıyla Anadolu’da yaşanan değerlerin aynı olduğunu ortaya koymak için saha çalışmaları yapmaya adamış bir gönül insanı.Bu milletin tarih şuuruna erişmiş insanlara ihtiyacı var,geçmişle gelecek arasına köprüler kurabilecek nesillere ihtiyacı var.Allah başımızdan Servet Somuncuoğlu gibi bu aşkla yaşayan gönül erlerini eksik etmesin’’ diyerek sözü konuşmacı olarak katılan Sayın Somuncuoğluna bıraktı. Sayın Somuncuoğlu konuşmasında özetle şunlardan bahsetti;

TAŞLARDAKİ TARİH

Türkistanda,güney Sibiryada,Altay dağlarındaki damgalarla,kurganlarla,Taşlar yazılmış”Runik Türk Alfabesi”ileKars,Hakkari,Van,Erzurum,Ankara/Güdül de ortaya çıkardıklarımızın arasında hiç bir fark yok.Birbirinin aynısı ve takipçisi.Buda bize Türklerin Anadoluya Malazgirtten sonra değil,Milattan en az 3000 yıl önce geldiklerini ortaya koyuyor.

Anadolu arkeolojisi ve Türklerin Anadoludaki tarihi bu bilgilerin ışığında yeniden yazılmalıdır.Anadoludaki ilkTürk yerleşim bölgeleri Hakkari civarıdır ve Hakkari/Yüksekova/Gevaruk yaylasında ortaya koyduğumuz buluntular,buralarda en az milattan 4000 yıl öncesinde Türklerin yaşadığını ortaya koymaktadır.

Türk Alfabesi ve yazısı denildiği gibi 1200 yıllık değil,en az Milattan 40000 yıl öncesine gidiyor.
Bu bulduklarımızla Türk Tarihinin,geçmişinin yeniden yazılmasını sağlayacağız.Tarih yeniden yazılacak.Türk Tarihi bu buluntularla En az Milattan 14.000 yıl öncesine gidiyor.

Kaya resimleri çok uzak zamanlardan günümüze yazılmış, sessiz mektuplardır. Her bir mektubun, zarfın üzerinde damgasının olduğunu, kimden gönderildiğini anlamam, tanımam epeyce uzun yıllarımı aldı. Baykal Gölü kıyılarından Macaristan’a, Kanada’ya kadar uzanan yüzey araştırma ve fotoğraflama gezilerine çıktım. Geriye dönüp saydığımda son yedi yılımın dört yüz gününü dağlarda, taştan mektuplardaki gizemi çözmek için uğraşmışım.

Ankara – Güdül – Salihler Köyü kırsalında yer alan kaya resimlerinin diline, mektup gibi yazılmış sırlarına ulaşmamız hiç de kolay olmadı. Oysa resimler çok uzun zamandan bu yana orda duruyordu. Yörede yaşayanlar için tanıdık ve bildik şeylerdi, hatta “canları sıkılan çobanların çiziktirdiği bir şeylerdi.”, bu bakış açısının kırılması için belki de zaman dediğimiz sayaç, “Karlı Dağlardaki Sır” belgeselinin çekilmesi, yayınlanmasını beklemişti.

Anadolu Yeniden Keşfediliyor

Bu Anadolu arkeolojisinde gerçek bir keşifti, çünkü alana o güne kadar meraklı dahil hiç kimse uğramamış, bilimsel ya da tespit adına hiçbir şey yapılmamıştı. Literatürde Atlas Dergisi’nin 2009 Nisan’da çıkan 193 sayısına kadar hiçbir kayıt yoktu. İlk kaydı belirttiğimiz kaynakta düştük, ilk yazıyı yayınlarken doğrusu epeyce umutluydum ama bu umudu saklamak, ertelemek durumunda kaldım. Çünkü yetkili sayılabilecek kimse ilgilenmemişti

Dünya tarihinin geçmişe dair izlerini sürmenin yolu, dinsel inanışlara ait kutsal yerler, anıt alanlar ve anıt mezarlardan olmaktadır. Bu alandaki verileri ikiye ayırmak gerekiyor. Yüzeydeki ve yer altındaki veriler.

Anadolu Türk Tarihine Dair Bilinenler Yerle Bir Olacak

Şimdiden, yazılı olarak çok kesin olarak iddia ediyorum ki, yüzeydeki bütün verileri bir yana bıraksak bile, kurganlardan çıkacak olan buluntular, Anadolu Türk tarihini kökünden değiştirecek, bugüne kadar oluşan bütün kabulleri yerle bir edecektir. Yeter ki Kurganlar Türk bir bilim adamı tarafından kazılsın, elde edilen buluntuların yorumlanması Anadolu’da yapılan birçok kazıda olduğu gibi birkaç kişinin tekelinde olmasın!

Damgalar Türk Tarihinin Kilidini Açıyor


Beş binden fazla kaya resmi, bin civarında kurgan ve şimdiye kadar tespit edilmiş elli kadar yazıtın bulunduğu Salihler Adalıkuzu Anıt alanı, Türklerin MÖ. Üçüncü binden itibaren Anadolu’yu vatan tuttuklarının en açık ve tartışılmaz belgesidir.

Özellikle de alanda var olan damgalar son derece çarpıcı veriler içermektedir. “Türk Damgalar Antolojisi” ortaya konmadan, Türk Tarihi’nin kilidi açılmayacaktır. Bir yorum ya da düşünce olarak eklersem, Osmanlı’yı kuran boy yani Kayılara ait olduğunu Kaşgarlı’da gördüğümüz damga, aslında devlet kurmayı, devlet kuran hanedan ya da boy adına “Tanrısal Gücü” ifade etmektedir. Nitekim “Tengri Damgası” olduğu yönünde bilgiler vardır.”dedi.

Program sonunda Eskişehir Valisi Sayın Kadir KOÇDEMİR konuşmacı olarak katılan Sayın Somuncuoğlu’na beraatını takdim etti. Daha sonra Sayın Somuncuoğlu’da yazmış olduğu eserleri Sayın Kadir Koçdemir’e hediye olarak takdim etti.Program çay ikramı ve Sayın Somuncuoğlu’nun kitaplarını imzalanması ile son buldu.