Divan Başkanlığını, Eskişehir Şube Başkanı Prof. Dr. Nedim Ünal yaptığı Kurultay’ da, dikkat çeken hedeflerden biri de, ” 21.YÜZYILIN TÜRK ASRI OLMASI” dır. Aslında son yıllarda, slogan haline gelen bu hedef, hiçte hayal değildir. Onca badireye rağmen asırlardır, Türk toplumu, dimdik ayaktadır. Elbette dün olduğu gibi, bugünde ve gelecekte de arzu edilmeyen gelişmeler olacaktır. Ancak Türk toplumu, tüm bu olumsuzlukların üstesinden gelecek ruha ve güce sahiptir.
Esasen tarih, hiçbir ulusun gerçeğini ve hakkını inkâr edememişti. Bin yıldan beri, tarihçe, üstün bir rol oynamış, uygarlığın ve insanlığın yücelmesine önemli katkı sağlamış, Yüce Türk ulusunun, hakiki potansiyel gücü, tam olarak kullanmak suretiyle bundan sonra daha önemli roller üsleneceğine ve dünya barışına, daha büyük hizmetlerde bulunacağı da bir gerçektir. Ülke olarak, Türk dünyası ile şimdi daha da güçlüyüz. Adriyatik Denizi’ nden Çin denizine kadar, Türkçe konuşuluyor. O nedenle, 21. asır niçin Türklerin asrı olmasın?
Elbette Türk dünyasının güçlü olması, bilgi ve teknolojinin sürekliliği, korunması, üretilmesi, geliştirilmesi aktarılması ve paylaşılması yanında, kültürel derlerimizin korunması geliştirilmesi, pekiştirilmesi ve farklı kültürel özelliklerimizin tanınması ile eşdeğerdir. Ancak Türk toplumunun, çağdaş dünyayı yakalaması, bilim ve fende ileri gitmesi refah içinde kalkınmış, hür bir Türk toplum olması ancak sağlam bir eğitimle olur. O nedenle de Türk Cumhuriyetleri arasında eğitim alanında da işbirliği şarttır.
Öte yandan Türk Ocakları’nın, 41. Kurultay’da, İstiklal Marşımızın yanı sıra, bu yıl ilk kez Türk Ocakları Şeref Ödülü’nün Kazakistan, Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’e verilmesi münasebetiyle, Kazak Milli Marşının da okunması, umutları daha da artırdı. Türk ocağının bu asil davranışı, siyasi iktidar ve diğer örgütlere, örnek teşkil etmelidir.
Bu alanda, Türk Ocakları Genel Başkanı Nuri GÜRGÜN, “Bu ödül aynı zamanda Türk dünyası açılımını ifade ediyor. Nerede bir Türk varsa, Türk Ocakları oradadır. 100 yıldır misyonu hep bu çizgide gelmiştir.” sözlerine katılmamak mümkün mü?
Ayrıca Türk dünyasını ve tarihini, kendi devlet hudutlarına hapsetmek yanlıştır. Türk insanı, Tuna nehrinden, Çin ortalarına kadar yayılan Türk tarihinin, Türk dili ve kültürünün, yer aldığı milyonlarca kilometrekarelik sahayı, dağıyla, nehriyle, ovasıyla, bozkırıyla, kenti, tarihi ve kültürüyle, yaşatacaktır.
Yine Türk dünyası, Türkistanlı, Hoca Ahmet YESEVİ’ yi, onun takipçisi olan Mevlana’yı, Hacı Bektaş Veli’yi, Yunus Emre’yi, ,nice erenleri, tanımak ve tanıtmak zorundadır. Çünkü tarih ve erenler, bir toplumu, en önemli hazinesi ve değerleridir. Tarihini ve erenlerini, unutan milletler, kendilerini de unuturlar. Tarihini unutmuş veya tarihinden ders çıkarmamış, insanlar, özelliklede devlet adamları, hata yapmaya mahkûmdur. O nedenle de
TÜRK OCAĞI, Türk toplumuna, tarihini ve erenlerini, her vesile hatırlatan, geçmişten bize kalan en büyük mirastır. Nitekim Sayın GÜRÜN ‘ ün, ” Türk Ocakları sıradan, bir sivil toplum örgütü değil, geçmişten geleceğe ilişkiler manzumesidir.” demiştir.
TÜRK OCAĞI, Kazak Milli Marşı’na sahip çıkarak, siyasi otoritenin başaramadığı birlikteliği başarmak, daha da geliştirmek için bu yolda bir umuttur. Çünkü Türk devletlerinin, hepsinin anayurdu Orta Asya’dır. Büyük çoğunluğu, ayrı ayrı yurt kurdular. Bir kısmı kalan, diğer kısmı da göçer oldu. Ancak ataları ve tarihleri birdir. Nasıl Göktürkler, Hunlar, Nasıl Çağrı ve Tuğrul Beylerin kurduğu devletler, nasıl Osman Beyin Kurduğu devletler bizimse, Timur’un kurduğu devletlerde, Şahismail’ in devleti de, Karahanlısı da, Gaznelisi de, Altınordulusu da, Akkoyunlusu da, daha sayamadığımız bütün Türk devletleri ve hanlıklar da bizimdir. Çünkü dün, bugün ve gelecekte, canı bir, dini bir, dili bir, gönlü bir, Ata’sı bir, tarihi bir, kültürü birdir. Türk boyları, şimdi bağımsız ve hür Türk Cumhuriyetleri olarak, el ele, omuz omuza, gönül gönüle tam bir dayanışma, yardımlaşma ve işbirliği içinde, yenemeyecekleri zorluk, aşamayacağı engel yoktur.
TÜRK OCAKLARI, Türk toplumu arasındaki birlik ve beraberliği sağlayan, Türk olmanın, hazını yaşayan ve yaşatan, en önemlisi de her türlü imkânsızlık ve engele rağmen de dimdik ayakta kalan, sorunları kendi çatısı altında çözen, siyasete bulaşmayan, her Türkün’ de onur duyduğu, bir birlikteliktir. Sayın Prof Dr. HALAÇOĞLU’ nun söylediği gibi ,”41. Kurultay için, 41 kere maşallah. Türk adını taşıyan, tek ciddi kurum kalmıştır, o da Türk Ocakları’dır.”
Ne mutlu Türküm Diyene…