Türkçe: 1. Genel Türk dili (geniş anlam). 2. Türkiye Türkçesi (dar anlam).
Anayasamızın 66. maddesinde geçen “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.” cümlesinde Türk kelimesi dar anlamda kullanılmıştır. “Türk Dünyası” teriminde ise Türk geniş anlamdadır. Türk Dil Kurumu’nun yayımladığı sözlüğün adı “Türkçe Sözlük” tür; burada sadece Türkiye Türkçesinde kullanılan kelimeler yer alır. O hâlde sözlüğün adındaki Türkçe kelimesi dar anlamda kullanılmıştır. Buna karşılık “Türk Dünyası’nda Türkçenin çeşitli lehçeleri kullanılır.” cümlesinde Türkçe kelimesi geniş anlamdadır. Türkçe yerine “Türk dili” terimi de kullanılabilir; bu terim de aynı şekilde dar ve geniş anlamlar taşır. Aynı kavram için 20. yüzyıl başına kadar “Türkî” terimi de kullanılmıştır. Bu kelimenin sonundaki -î, Arapça bir ektir ve Türkçedeki -çe ekinin karşılığıdır. Yani Türkî, Türkçe demektir. Güney Azerbaycan’daki ve Afganistan’daki Türkler Türkî kelimesini bu anlamda hâlâ kullanmaktadırlar. Sovyetler döneminde çıkarılan Türkî kelimesine ise farklı ve yanlış olarak “genel Türk” anlamı verilmiştir. Yirminci yüzyıl ortalarına kadar hiçbir Türk lehçesinde “genel Türk” anlamında “Türkî” kelimesi yoktu.
Türkiye Türkü, Azerbaycan Türkü, Özbek Türkü, Tatar Türkü veya Türkiye Türkçesi, Uygur Türkçesi, Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi gibi ifadelerde Türk ve Türkçe kelimeleri geniş anlamda kullanılmış; anlamı daraltmak ve özelleştirmek için başlarına Türk coğrafya veya boylarının adı getirilmiştir. “Özbek Türkü” derken Özbeklerin de Türkiye Türkü olduğu değil, “genel Türkler” e mensup olduğu ifade edilmektedir. “Kırgız Türkçesi” derken de Kırgızların dilinin Türkiye Türkçesinin bir kolu olduğu değil, “genel Türkçe” nin bir kolu olduğu anlatılmaktadır.
Türk ve Türkçe (Türk dili, Türkî) kelimelerinin geniş anlamlarını biz icat etmedik. 9. ve 10. yüzyıldan itibaren İbni Hurdadbih, Yâkubî, Mes’ûdî gibi Arap tarihçileri, Oğuz, Karluk, Kırgız vb boyların hepsini birden “Türk” terimi ile ifade ederler. 11. yüzyılda Kâşgarlı Mahmud da Türkleri Kıpçak, Oğuz, Başkurt, Tatar, Kırgız… diyerek yirmi boy hâlinde sıralar ve böylece “Türk” ü geniş anlamda kullanır. Kâşgarlı’da, sadece “standart Türkçe ile konuşanlar” için de “Türk” kelimesi kullanılmıştır ki bu da o dönemdeki dar anlamdır. 14 ve 15. yüzyıllarda Mısır’daki Memlük Türklerinde de birçok sözlük ve gramer yazılmıştır; onlarda da Türk ve Türkçe kelimeleri geniş anlamda kullanılmıştır. Lûtfî, Nevayî gibi Doğu Türk şairlerinde de, Osmanlılarda da aynı şekilde hep geniş anlam söz konusudur. Ahmet Vefik Paşa’dan beri de “Lehçe-i Çağatayî, Lehçe-i Osmanî” terimleri kullanılmış, yani Doğu ve Batı Türkçeleri “lehçe” olarak adlandırılmıştır. Demek ki Türk ve Türkçe kelimelerinin geniş anlamları ne yenidir, ne bizim tarafımızdan icat edilmiştir, ne de ideolojiktir. Asırlardan beri devam eden tarihî ve tabiî bir anlam söz konusudur. Tam tersine Sovyet döneminde Türkiye Türklerini diğer Türklerden ayırmak için icat edilen “Türkî” kelimesi yeni, sun’î ve ideolojiktir.
Sovyet döneminde geniş anlam için Türkî kelimesi icat edilirken Türk ve Türkçe terimleri ise sadece dar anlamda kullanılmış ve Sovyet yönetimindeki bütün Türk boylarına da sadece bu dar anlam öğretilmiştir. Söz gelişi, Sovyet döneminde yazılan bir Özbekçe sözlükte Türk, “Türkiye’de yaşayan halk” ; Türkçe ise “Türkiye’de yaşayan halkın dili” olarak tanımlanmıştır. Özbek, Kazak, Kırgız, Türkmen, Tatar vb bütün Türkler de konuşmaya başladıkları andan itibaren bu kelimeleri bu anlamda öğrenmişlerdir. Dolayısıyla kısa zamanda onlardan Türk ve Türkçe terimlerinin geniş anlamlarını öğrenmelerini ve benimsemelerini beklemek haksızlık olur. Bu konuda Türkiye Türkleri olarak sabırlı olmalıyız. Azerbaycan aydınlarının büyük çoğunluğunun, bu terimlerin geniş anlamlarını benimsediğini belirterek yazımızı noktalayabiliriz.