Bir kez olsun bir tam tutulma eğrisinin üzerine düşerse yolunuz, güneşin önüne geçen ayın gölgesi düşerse üzerinize, o zaman anlatılamayacak bir iç dalgalanmasını neredeyse çığlık çığlığa, hıçkırarak yaşarsınız. Muhtemelen ömür boyu bir ya da iki kez katılabileceğiniz harikulâde bir oluşun, üç dakika on yedi saniyelik bir mucizenin tanığısınızdır, (Hatırlayın, 29 Mart 2006’yı). O tanıklığın dünyaya ait olmayan ihtişamlı ve ürkütücü nizamında en başta siz farklısınızdır. Çekmeyi tasarladığınız fotoğrafların bütün hazırlıkları bir anda unutulur. Videolara ‘başla’ komutunu vermek aklınızın ucundan bile geçmez. Bir saniyesi bile kaybetmeye gelmez. Sadece seyredersiniz. Sadece üç dakika on yedi saniye sürer. Ama yeter.

Gün ortasında güneş bir ucundan kapanmaya başlar. İlk anda fark edemezsiniz bu kapanmayı, hâlâ o kadar alev ateştir çünkü, eksiğini göstermez. Fakat o cayır cayır varlık yavaş yavaş kararır. Tam tutulma anında dairesi bütünüyle kapanan ama çemberinden alev tacı ışıklar saçan güneş siyah gök üzerinde simsiyah bir ateş topuna dönüşür. Hava tanımadığınız bir yeşil renk alarak kararır, ağaç diplerinde yaprakların her birinin nefti renkli, hilâl biçiminde billûrdan gölgeleri oynaşır. Yaz ortasında hava birdenbire soğur. Nereden çıktığı belli olmayan ani bir rüzgâr eser, bumbuzdur. Kuşlar yuvalarına dönmeye kalkışır. O yaratılış anı sessizliğinde sadece telâşlı kanat sesleri duyulur. Kediler bile yollarını şaşırmıştır. Onlar da bir şey olduğunun farkındadır. En ürperticisi ise, öğle vaktinde yıldızların belirmesi, hele orada, dağın üzerinde, her zamanki yerinde Venüs’ün yani Çoban Yıldızı’nın görünmesidir. Battı zannedersiniz oysa o yerli yerinde durmaktadır. Yok zannedersiniz ama hep varmıştır.

Aynaların sırrının zannettiğiniz kadar kavi olmadığı da bu tecrübede çıkar ortaya. Bir aynayı tersinden güneşe taraf tuttuğunuz anda geride ne sır kalır ne mecaz. Her şey ayan beyan ortadadır. Bunlar, bu yaşadıklarımız var ya, kocaman yalanlardır. Bu fiziğin metafiziği de vardır.

O üç dakika on yedi saniye içinde ilmel yakin bildiğinizi hakkel yakin yaşarsınız. Be’nin noktası, ukbayla dünya arasındaki kapı açılmıştır. Bilgi tecrübeye dönüşür, teori düpedüz hayattır. Anlarsınız o zaman, O, eğer isterse simsiyah güneşler yaratır, gün ortasında geceyi bastırır. Bu dünyanın alışıldık zamanlarının yani sabahın, öğlenin, ikindinin, akşamın dışında bambaşka zamanlar; bilindiklerin dışında mevsimler, iklimler vardır. Bu dünyadan olmayan dünyalar, sabitler, seyyareler, bakır rengi aylar, simsiyah güneşler vardır. Anlarsınız; hesap vardır. Kıyam-kıyamet vardır. Mahşer vardır. Haşrüneşr vardır. Yıldızların dökülmesi, gökkubbenin içe dönmesi, kendi üzerine çökmesi, evrenin bükülüp dürülmesi, güneşin kızıl bir güle dönmesi çok kolaydır.

Bildiklerimiz bilmediklerimizin garantisi, şu gördüklerimiz görmediklerimizin haberi. Bir esinti okşar sizi. Bir kez daha iman edersiniz ki ahiret bir gerçektir. Gerçek, akılcılığın ve pozitivizmin dar alanına sığmayacak kadar geniş bir şeydir. Şu güneşli dünyada her şey gölge üstüne gölgedir.