Defalarca yazdım, tekrar yazıyorum. Vatandaş olarak bizlere Türk denmesi o kadar tabiidir ki kimsenin soyuna sopuna bakmadan T.C. vatandaşlarından her gün Türk diye bahsedilir. Bu duruma gazete sayfalarında her gün onlarca defa şahit oluruz. İşte Hürriyet gazetesinin Boston’daki patlamadan bahseden 16.04.2013 tarihli (saat 6.00) haberinin başlığı: “Ünlü Türk piyanist son anda kurtuldu.” Olay sırasında patlama yerinde bulunan piyanist Gülsin Onay’dan bahsediliyor. Bu haberi yazan gazeteciler, ânında Gülsin Onay’ın soyunu sopunu araştırıp da mı ondan Türk diye bahsettiler? Elbette hayır. T.C. vatandaşı olduğu için Türk diye yazdılar.
Aynı gazeteden aynı saatlerde bir haber başlığı daha: “Türk devine İngiliz ortak”. “Türk yazılım sektörünün en önemli firmalarından biri olan logo…” diye haber devam ediyor. Görüldüğü gibi yalnız insanlar değil, sektörler, firmalar da Türk.
Onlarca yıl bu durumdan hiç kimse rahatsız olmadı. Şimdi televizyonlara çıkan bazı âkiller kendilerini Kürt kabul edenlerin bundan rahatsız olduklarını söylüyorlar. PKK sözcülüğü yaparak Kürt asıllı vatandaşlarımız adına ahkâm kesiyorlar. Daha da ileri gidip “vatandaşlık olarak adımız Kürt yazılsın, bakalım siz rahatsız olmayacak mısınız” diye soruyorlar.

İster 1924 anayasasındaki biçimiyle olsun, ister sonraki anayasalardaki ifade tarzıyla olsun bize Türk denmesinin bin yıla uzanan bir tarihi vardır. 1071’i esas alırsak Anadolu’daki 942 yıllık tarihin sonucu olarak bize, hepimize Türk denmektedir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki ilk Türk devletlerini, Anadolu Selçuklularını, diğer beğlikleri ve nihayet Osmanlı Devlet-i Aliyyesi’ni kuranlar ve yaşatanlar Türkler olduğu için bizlere Türk denmektedir. Bu devletlerin teb’asına yüzlerce yıldan beri Türk denildiği için bugün de Türk denilmektedir. Yani durum, tarihin tabii bir sonucudur.

Peki, Kürt densinmiş. Kürt dense olmaz mıymış? Olur efendiler, olur ama bakın nasıl?

Önce kendilerine Kürt denilen bir topluluk, Anadolu’daki bin yıllık devleti yıkıp Malazgirt’ten girecek. Erzurum’da Saltukoğulları, Erzincan’da Mengüçekoğulları, Bitlis’te Dilmaçoğulları, Ahlat’ta Sökmenoğulları, Harput’ta Çubukoğulları, Diyarbakır’da önce Yınaloğulları, sonra Artukoğulları gibi devletler kuracaklar. Daha sonra da Konya’daki Selçuklular gibi bütün Anadolu’ya hâkim olacaklar. Selçuklular yıkıldıktan sonra Erciş’te Karakoyunlu, Diyarbakır’da Akkoyunlu gibi devletler kuracaklar. Nihayet Osmanlılar gibi bütün Anadolu, Balkanlar ve Orta Doğu’ya sahip olup yüzlerce yıl kendilerinden Kürt diye bahsettirecekler. Bunun için yüzlerce yıl şehit verecekler, kan dökecekler, ter dökecekler. Anadolu’yu belde belde, şehir şehir imar edecekler; camiler, hanlar, kervansaraylar, yollar, köprüler yapacaklar. Bütün bunlardan sonra da bir cumhuriyet kuracaklar ve adına da Kürdistan diyecekler. İşte o zaman o devlette yaşayanlara vatandaş olarak da Kürt denebilir.

Şimdi… Vatandaş olarak hepsi Türk, etnik olarak farklı olsa da sosyolojik olarak yine hepsi Türk bir takım aklı evveller (aklı evvel olanlara bugünlerde âkil diyorlar) istiyorlar ki bin yıllık tarihin tabii neticesini ortadan kaldıralım ve Türklere Türk demeyelim. Niye? Bir kısım Kürtler bundan rahatsız oluyormuş. Rahatsız olup dağlara çıkıyorlarmış. Dağlara çıkıp çoluğun çocuğun, gencin ihtiyarın kanlarını döküyorlarmış. Yani aklı evveller diyor ki: Bin yıllık tarihi, o tarih içinde yaşanmışlıkları unutun. 30 yıllık PKK tarihine bakın ve onlara uyarak geçmişinizden, adınızdan vazgeçin. Masa başında adınızı terk edin. Bin yıldan beri binbir emekle, milyonlarca şehidin kanıyla kurduğunuz bu devlete bir başka kimliği ortak edin. Emriniz olur efendim.

Bin yıllık tarihimizi unutalım. Eh bu Avrupalılar da bin yıldır bizden ve devletlerimizden Türk diye bahsetmişler, onu da unutalım. Öcalan’ın önünde diz çöküp ondan af dileyelim. Başka?.. Böyle bedava alışverişe bizim memlekette ne derler bilir misiniz? “Alın da satan mı?”